Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir annenin, bir babanın çocuğu için yapabileceği en büyük fedakarlık nedir? Nazım’ın güzel deyişiyle, İşin kolayına kaçmadan cevap verin amaÖ. “Canımız ciğerimiz onlar bizim, herşeyimiz onların” lakırdılarını bir kalemde geçerek... Her ne kadar bu lakırdılar, sonuna kadar gerçek, sonuna kadar samimi olsalar da...
Nazım’ın dizesinden, Al Yazmalım Selvi Boylum’daki Asya’nın, genç güzeller güzeli Türkan Sultan’ın repliklerine geçelim. O, “Peki nedir sevgi?” diye soruyordu. Aşık olduğu adama sırtını dönüp zor zamanında kendisine, çocuğuna sahip çıkan adama doğru ilerlerken, “Sevgi emektir” diye yanıt veriyordu yine kendi sorusuna.
Biz de sinemanın, edebiyatın bu efsane satırlarından ilham alarak soralım şimdi; Peki nedir fedekarlık? Bir annenin, bir babanın çocuğu için yapabileceği en büyük fedakarlık nedir bu hayatta?

Hayat denen bu zor zanaatta...
Yemeyip yedirmek, giymeyip giydirmek... Hastayken gecelerce başında uykusuz beklemek... Onun geleceğine yatırım olsun düşüncesiyle, derslere, kitaplara, okul taksitlerine zar zor kazandığı ne varsa dökmek... Hepsi fedakarlık, özveri hepsi çaba... Hepsi anne babalığın şanında var. Ama kimse kusura bakmasın, hiçbiri bir anne babanın çocuğu için yapabileceği en büyük fedakarlık değildir, olamaz.

“Babam yanındayım”
Geçtiğimiz hafta Milliyet Pazar’da Asu Maro imzalı çok etkileyici bir röportajı okuduktan sonra, tüm bunlar son sürat aklımdan geçmeye başladı.
Maro, Türkiyeli LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, transeksüel, travesti) ebeveynlerinin kurduğu Lambdaistanbul Aile Grubu’ndan üç kişiyle röportaj yapmış. İki anne bir baba...
İlk başlarda çocuklarının farklı cinsel tercihleri olduğunu sezip, bunu reddetmek için ellerinden geleni yapan ama çocukları için bunu kabul ettikleri noktada, kendilerini koca bir mücadelenin içinde bulan üç aktivist ebeveyn. Bir anne babanın, çocuğu için yapabileceği en büyük fedakarlıklardan biri bu olabilir mi acaba? İnsanlar, akrabalar, eş-dost ne der demeden, hatta kendine rağmen çocuğunu olduğu gibi kabul etmek, öyle sevmek, sahiplenmek...
Röportajın sağ üst köşesindeki küçük fotoğrafta, bu ebeveynelerden Ömer Ceylan’ı bir yürüşte pankart ve afişler arasında görüyoruz. Babanın elindeki afişte eşcinsel oğluna hitaben bir not var. En çok oğluna ama aslında hepimize hitap eden bir not: “Babam yanındayım”
Röportajda bu küçük ayrıntıyı fark edince, tüylerim diken diken oldu. Namus diye aile meclislerinin kızlarına, oğlanlarına ölüm fermanları yazdığı bir ülke burası. Öyle bir iki acı, talihsiz hikayeden ibaret de değil üstelik bu yaşananlar... Kimbilir kaç genç kadın, “boşanmasın, söz olur” diye, sığınmaya gittiği babaevinden kapı dışarı edilmiştir. Şiddet görmesine ya da tüm mutsuzluğuna rağmen...
Sadece törelerden, uç örneklerden bahsediyorum da sanılmasın. Çocuğu için her fedakarlığı yaptığını söyleyen pek çok anne babanın tavrında benzer bir samimiyetsizlik gizlidir. Aslında çoğu zaman, çocuğu kendi doğrularına, kendi kurallarına uygun davrandığı sürece, toplumda itibar görecek şeyleri yaptığı sürece aile, onun yanındadır.
Hayatın tüm standart basamaklarını okul, üniversite, iş, evlilik, vs...- tereddütsüz adımlarla, tam da beklendiği gibi yerine getiren, her zaman alkışları almaya aday bir çocuğun anne babası olmaktan kolay ne var?
Siz eşcinsellliğin, bakan sözüyle “hastalık” olarak ilan edildiği, işte, sosyal hayatta, sokakta sürekli ayrımcılığa uğradığı bir ülkede, eşcinsel çocuğunuzun yanında yer alıp, onunla birlikte mücadele verebilir miydiniz? Bu meseleyi sadece cinsel kimlik tercihleri üzerinden de düşünmeyin. Çocuklarının üniversite sınavında hangi bölümü yazacağından evleneceği kişiye kadar herşeyi belirlemeye çalışan ebeveynler, hep onlar için en iyiyi bilen, dinlemeye pek tenezzül etmeyen büyükler öyle çoklar ki...
Asıl soru, can verdiğiniz, neliklerle büyüttüğünüz, bitanecik çocuğunuz, sizin doğrularınızdan farklı bir yol seçerse, yine de her koşulda ve her şeye rağmen onun yanında olmayı başarabilir misiniz? Onu olduğu gibi sevmeyi? Onu kendinizden bir parça gibi, mirasçınız gibi, sizin uzantınız gibi görmeyip, bir birey olarak kendi tercihleriyle mutlu olması için, onunla birlikte mücadele edebilir misiniz?
Ne dersiniz? Üzerine bir daha düşünmeye değmez mi? Anne babalık nedir, fedakarlık nedir sahiden?...
* “Benim çocuğum”; LGBTT ebeveynlerinin hikayelerini anlatacakları çekilmekte olan belgeselin adı.