Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Görmeyeniniz, duymayanınız kaldı mı, bilmiyorum. İnternette en çok paylaşılan, yorumlanan haberler arasında kaç gündür.
Karabağlar Polis Karakolu’nda iki sivil polis tarafından dövülen, saçları çekilen, alenen aşağılanan, tam adıyla karakolda “işkence gören” bir kadının görüntüleri, yumruk gibi midemize oturdu.
18, 16 ve 8 yaşında üç kız çocuğu annesi bu kadın...
Görüntüler bizi bu kadar sarsmışken, siz bir de bu üç kız çocuğunun olup bitenlerden ne kadar etkilendiklerini, ne derin yaralar aldıklarını düşünün...
Yağmurdan kaçarken
Kadına yönelik şiddet belasına karşı türlü mücadele veriyoruz.
Şiddete uğrayan bir kadının, ilk etapta güvenip gidebileceği vazgeçilmez adres neresi?
Tabii ki karakol...
Oysa, bu olayda biz ne gördük? Kadınların sığınacakları yer olarak görmeleri gereken karakol, işkencehane; güvenecekleri devlet görevlisi polisler ise işkenceci...
Şiddetten korunmak için karakola başvuran bir kadının, en hafif ifadeyle “yağmurdan kaçarken doluya tutulmayacağı”nın garantisini şimdi devlet, hukuk vereceği cezayla göstermelidir.
Ya basına yansımasıydı?
Diyoruz, diyoruz da... Bir de bakıyoruz; mahkemeye yansımış bu olayda, gözaltında elleri arkasından bağlı bir kadına işkence yapan polisler 1.5, işkence gören kadın ise tam 6.5 yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Olay, taa temmuz ayında gerçekleşmiş. Yani, üzerinden tamı tamına 6 ay geçmiş.
Mahkemeye yansıdığına göre, hepimizin izlediği görüntüler, tüm yetkililer tarafından zaten biliniyordu.
Peki bu süre içinde işkence yapan polislere nasıl bir yaptırım uygulandı?
Görevden alındılar
9 Aralık Cuma günü, yani olayın basına yansıması ve doğal olarak çok tepki alması üzerine İzmir İl Emniyet Müdürlüğü, bir açıklama yaparak işkence olayına karışan polislerin görevden alındığını açıkladı. Olaydan tam 6 ay sonra, görüntülerin basına yansıdığı gün, alelacele...
Olayı, Türkiye’nin gündemine taşıyan Vatan gazetesi muhabiri Kemal Göktaş’ın kalemine sağlık.
Peki, ya olay basına yansımasaydı?...
Olay basına yansımasaydı; polislerle ilgili soruşturmanın ve davanın sürmesine rağmen, muhtemelen polisler hala görevden alınmamış olacaklardı.
Neden mi? Çünkü, hem emniyetteki hem de yargıdaki “toplumcu” değil, “devletçi refleks” bugün hala çok güçlü. Bu olayın her vahim ayrıntısında yetkililerin, devletle özdeşleşerek, alenen mağdur bile olsa vatandaştan değil, devlet görevlisinden yana tavır alma eğiliminde olduklarını görüyoruz.
Hala, “Kol kırılır yen içinde kalır” deniliyor esas olarak. Oysa, o kırılan kolun hem bu çok önemli kurumlara hem de topluma verdiği zarar görmezden geliniyor.
Hükümetin, yargının, Meclis’in, Adli Tıp’ın, emniyetin, kısacası bütün kurumlarıyla devletin, “işkenceye sıfır tolerans” anlayışına gerçekten geçme niyeti ve iradesini taşıyıp taşımadığını bu dava sonunda göreceğiz.