Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Bu ülkede çalışanların yüzde 70’i asgari ücret alıyor. Bugün 10 yıllık bir işçi, işten çıkarılsa, 10 yıl için alacağı kıdem tazminatı ortalama 10 bin TL’dir. Eskiden insanlar kıdem tazminatlarıyla ev alabiliyordu. Bugün bu parayla değil ev, başını sokacak bir oda bile alamaz.”
Bunlar, yılların sendikacısı, bu dönemin yeni CHP Milletvekili Süleyman Çelebi’nin sözleri.
Benim çocuk hafızamı teyit ediyor.
* * *
Ülke gündemi, Fenerbahçe, şike, yemin krizi, terör gibi gündemlerle sallanırken, Meclis’te tatil öncesi, 61. Hükümet Programı açıklandı. Henüz bir soluklanıp tartışmaya fırsat bulamadığımız programda, ben en çok iki başlığa takılıp kaldım.
Bunlardan ilki esnek, (diğer adıyla geçici ve güvencesiz) çalışmanın yaygınlaştırılması, diğeri ise işçilerin herhangi bir sebeple işten çıkarıldıklarında çalıştıkları seneler için aldıkları kıdem tazminatı uygulamasında yapılacak köklü bir değişiklik.
Buna göre, artık kıdem tazminatlarının bir devlet fonuna devredilmesi öngörülüyor. Böylelikle, işçi çıkartmak istediğinde, işverenin kıdem tazminatı maliyetinden kurtarılması hedefleniyor.
Taa Ocak ayında, Süleyman Çelebi, AKP’nin seçimlerin hemen sonrasında kıdem tazminatını kaldırma girişiminde bulunacağını söylemişti. Haklı çıktı. Şu anda Meclis’te konuyu yakından takip eden isimlerin başında geliyor Çelebi... O nedenle konuyla ilgili sorularımı özellikle kendisine sormak istedim.

Kesinlikle çare olmaz
Çelebi, işsizlikle mücadele başlığı altında Hükümet Programı’na giren bu düzenlemenin, işsizlik derdine deva olacağına inanmıyor:
“Tam tersini düşünüyorum. Böyle bir düzenleme yapılırsa, özellikle 45-50 yaşına gelmiş insanların işlerine kolaylıkla son verilebilecektir. Bu insanlar, bir daha da iş bulma şansına sahip olmayacaklar. Bu yaştaki vatandaşlar, bir işyerine gidip ‘Ben çalışmak istiyorum’ dediklerinde, kimse onlara iş vermeyecek. Bu, aynı zamanda, insanların emeklilik haklarını da ortadan kaldıracak bir düzenlemedir.”
30 yaşında bir çalışanla 50 yaşında bir çalışanın deneyimleri bir değildir ama performansları da bir olmaz. Bu nedenle işverenin, işten çıkartma yapması gerektiğinde, ilk önce orta yaş üstü çalışanların işine son vermesi, büyük olasılık.
Peki 45 yaşında işsiz kalan biri, nasıl karnını doyurur?
Ailesine nasıl bakar?
Yaşlılığını garanti altına almak için emeklilik primlerini neyle öder, nasıl emekli olur?
Sağlık hizmeti almaya devam edebilir mi?
Belki de soruların en kritiği; işverenlerin önünde kıdem tazminatı gibi bir caydırıcı unsur olmazsa, toplu işten çıkarmaların olmayacağı nasıl garanti edilir?
Türkiye’de zaten çok cılız olan çalışanların sendikal ve sosyal hakları güvence altına alınabilir mi?
İşe son vermenin bu kadar kolaylaştığı bir ortamda, bir çalışan patronuyla pazarlık edebilir, hakkını savunabilir mi?
Bir gazeteci mesela... Zaten yutkuna yutkuna söylediği sözünü, kolayca kapının önüne konulacağını bilerek yine de söyleyebilir mi?
Çelebi’nin altını çizdiği bir konu daha bence oldukça anlamlı. Maliyetleri düşürmek için yapılabilecek başka şeyler de var.
Kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaya çalışmak, vergi, sigorta primleri ya da enerji gibi maliyetlerde indirime gitmek...
Bunların hiçbirinden dem vurulmazken, işverenin yükünü azaltmak ve istihdam sağlamak adına, sadece işçilerin kıdem tazminatı konusuna odaklanılması üzerine bir kere daha ciddiyetle düşünülmesi gerekiyor.