Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özellikle referandumdan sonra, şimdi de yeni Anayasa tartışmaları vesilesiyle hükümet başta olmak üzere, pek çok kesim tarafından daha sık, daha güçlü seslendirilir oldu bu istek:
12 Eylül’le hesaplaşmak!
Peki 12 Eylül ile hesaplaşmaktan ne anlıyoruz sahiden?
Gençleri döve öldüre, işkenceden geçire geçire apolitikleştiren otoriter sistemle hesaplaşmayı anlıyorsak eğer...
Bugün Türkiye’nin tek Öğrenci ve Gençlik Sendikası Genç-Sen’i kapatmayı nasıl açıklayacağız?
12 Eylül’ün ardından 23 bin 700 dernek kapatıldı.
1980’de Türkiye’de sendikalı işçi sayısı yaklaşık 5 milyon 700 bindi.
12 Eylül uygulamaları sonrası 1985 yılına gelindiğinde, bu sayı artık 1 milyon 700 bine düşmüştü.
Buna paralel olarak, 1979 yılında günde ortalama 8.4 dolar para alan işçinin cebine, 1985 yılına gelindiğinde artık ancak 4 dolar para girebiliyordu.*
12 Eylül ile hesaplaşmaktan, sendikalılaşma oranlarını bıçakla kesilmiş gibi azaltan, antidemokratik, hak-emek düşmanı, yukarıdaki rakamların özetlediği bu sistemle hesaplaşmayı anlıyorsak eğer...
Bugün Genç-Sen’i ve diğer pek çok sendikayı kapatma kararlarını nasıl açıklayacağız?
Buradan, ifadesini verdikten sonra tatile çıkan Kenan Evren Paşa’ya sesleniyoruz:
Paşam bizi tatile götür! Valla çok sıkıldık bu memleketi yönetenlerin bildik teranelerinden...
Bal gibi de olur
Genç-Sen, Türkiye’nin ilk ve tek gençlik sendikasıydı. İstanbul Valiliği’nin 2008 yılında “Sendikalar Kanunu’nda öğrencilerin sendika kurmasına ilişkin bir düzenleme olmadığı” gerekçesiyle açtığı dava, geçtiğimiz hafta sonuçlandı. Ve sendika kapatıldı.
Mevcut kanun ezcümle, “Öğrencinin sendikası olmaz” diyor. Peki mevcut kanununun menşei ne?
12 Eylül darbesinden miras anayasanın hukuk ve demokrasi anlayışı.
Öncelikle bildik demokrasi referansımız Avrupa ülkelerinin pek çoğunda öğrenci sendikaları olduğunu belirtelim. Sonra devam edelim:
Devasa bir genç ve öğrenci nüfus... Genç işsizliği, genç ve öğrencilerin ucuz emek gücü olarak görülmesi, parasız eğitim hakkı, özerk ve demokratik üniversite talebi, ulaşım, barınma, sağlık gibi haklar, yönetimde söz hakkı, parasız eğitim istedi ya da yumurta attı diye hapis cezasıyla karşı karşıya kalan öğrenciler, gençlerin belalısı bitmek bilmeyen sınavlar sistemi...
Şimdi dertler böyle saymakla bitmezken, birlikte mücadele çok anlamlı ve elzemken...
Kimse kusura bakmasın! Bu ülkede öğrenci sendikası da gençlik sendikası da bal gibi de olur, gül gibi de olur. Hatta olmaması ayıptır.
Türkiye’nin demokratik, katılımcı, gençlerine değer ve söz hakkı veren bir ülke olmasını isteyen ya da öyle olduğunu iddia eden herkesin ayıbıdır.
Şimdi gözler, 12 Eylül’le hesaplaşmayı, 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmeyi, yine 12 Eylül’den miras Sendikalar Kanunu’nu yeniden düzenlemeyi vaat eden hükümette olacak.
Ama bir soruyu hiç es geçmeden:
12 Eylül ile hesaplaşmaktan ne anlıyoruz sahiden?
H Rakamlar, Çetin Yetkin’in “Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika” adlı kitabından alınmıştır.