Rezil olduk

22 Temmuz 2010

Bu maçın teknik analizini yapmak saygısızlık olur. Futbolseverler adı dostluk kupası olan böyle bir müsabakada bir futbol bekler. Oyuncu derbi olduğundan gerginlik yaşayabilir, sahada sertlik de görülebilir ama bu kadar kötü ve amaçsız bir oyunun izahı yapılamaz. Seyircisi de futbolcusu da skandal bir maç izledik.
Sonuçta Fenerbahçe de yenebilir, Galatasaray da yenebilir, sadece tarihe bir galibiyet olarak yazılır. Ama bu oyundan kim ne anladı. Fenerbahçe 75 dakika 10 kişi kaldı. Evet, eksik oynamak bir mazeret sayılabilir. Ancak ara sıra hücum da yapar insan. Sadece skoru korumanın peşindeydiler.
Rijkaard'a bakıyorum; ikinci yarı sahaya ideale yakın bir kadro çıkardı. Bunu anlamış değilim. Önce maçı ciddiye almadı, sonra alır gibi yaptı. Son dakikalarda Cumhur isimli bir genci oyuna soktu. Yani yine ciddiyetsizleşti. Acaba Cumhur'a ligde şans verecek mi, merakla bekleyeceğim.
Galatasaray'da çözemediğim başka şeyler de var. Mesela Mehmet Topal, Valencia'ya verildi. Yerine Cana alındı. Dümdüz bir adam. Mustafa Sarp bile onun önünde. Bana göre Cana erken olduğunu düşünebilirsiniz ama Galatasaray'ın oyuncusu değil. Galatasaray'da Mehmet Batdal beklediğimden iyi çıktı. Üzerine

Yazının Devamı

İspanya bir adım önde

11 Temmuz 2010

Bu Dünya Kupası’ndan çıkarılacak önemli dersler olduğunu daha önce de belirtmiştim. Özellikle saha içi çok farklı bir kupaya tanıklık ettik. Örneğin eskiden hücuma başlangıç genellikle kenar beklerle olurdu. Artık iki stoperle. İki stoper ceza sahasının iki köşesine çıkıyor ve topu mutlaka onlar alıyor. İki kenar beki de orta bayrağa kadar gidiyor. Dolayısıyla iki stoper önce topu orta sahada oynayan iki oyuncudan birine veriyor.
Hollanda’da Van Bommel ile De Jong, İspanya’da Xabi Alonso, Busquets ve Xavi gibi isimler stoperlerden gelen ilk toplarla buluşuyor. Yani futbol savunmadan çıkarken orta saha oyuncularına ihtiyaç duyularak oynanıyor.
Hücum aksiyonlarında da öndeki forvet oyuncularından çok arkada oynayan oyuncular ceza sahası civarına geliyorlar. Yani orta sahaları güçlü takımlar başarılı oluyor. İspanya ile Hollanda orta sahası en iyi olan iki takımdı zaten. Göz ucuyla baktım, en fazla aralarında pas yapan takım uzak ara İspanya, ilginçtir ikinci Hollanda. İstatistikler de bunu gösteriyor.
Muhammed Ali için “kelebek gibi uçar, arı gibi sokar” derlerdi, İspanya da “önce yorar, ardından vururum” lakabını taşıyor. Gruplardan çıktıktan sonra oynadıkları üç maçta da 60.

Yazının Devamı

İspanya favorim!

7 Temmuz 2010

İspanya’nın yakaladığı bu kuşak her turnuvada kimle oynarlarsa oynasınlar benim için hep favoridir. Barcelona’nın iskeleti ile sahaya yayılan İspanya Milli Takımı göze sürekli hoş gelen bir futbol oynuyor. Açıkcası böyle organizasyonlarda elenmeleri sürpriz olacak tek takım.
Yarı finalde bu kez karşılarında müthiş bir ekip var. Almanya kendi kültürünün dışında bir oyun tarzına sahip. Gary Lineker’in yıllar önce söylediği, “Futbol 22 kişinin bir topun peşinden koştuğu ve sonunda Almanlar’ın kazandığı bir oyundur” sözünü artık inkar eden bir oyun anlayışı ile mücadele ediyorlar. Artık onlar da pozitif oynuyorlar ve ofansif oyuncuları çok. Ben orta sahaların savaşı şeklinde geçecek bir maç bekliyorum. Gol atan galip gelir anlayışı bu maçta geçerli olmaz. Her iki tarafa da her an gidip gelebilecek bir doksan dakika izleyeceğiz. Ancak şunu da unutmayalım; Almanya’nın karşısında bu kez İngiltere ve Arjantin gibi bir takım yok.

Yazının Devamı

Çok pozisyon beklemiyorum

6 Temmuz 2010

Dünya futbolunda son kupadan çıkarılacak dersler çok önemli. Dört yarı finalistin hepsi de orta saha kalabalıklığı ile oynuyor. Uruguay’da Forlan bile oyun kurucu gibi forvetin arkasında. Aynı şekilde Hollanda ve Almanya’da da beşli orta saha var.
İspanya ise dört orta saha ile işi götürse de muhtemelen Almanya maçında Torres - Fabregas değişikliği ile beşli orta sahaya dönebilirler. Kalan dört takım önce orta saha gücüne inanıyor. Artık yarı final maçları denk geçecektir. Kimse farklı skorlar beklemesin. Bugünkü maçta kağıt üzerinde Hollanda favori. Bana göre de ibre az da olsa onlardan yana. Ama çok pozisyonlu bir maç beklemiyorum. Çünkü iki takım da birbirlerine kolay kolay göz açtırmayacaklardır.
Uruguay’da önemli eksikler var. Özellikle Lugano’nun oynamaması sıkıntı yaratabilir. Hollanda’da da Robben’in göstereceği performans skorda belirleyeceği rol oynayacaktır.

Yazının Devamı

Doğru ve yanlış

4 Temmuz 2010

4-3-1-2 artık Dünya futbolunda kalmadı. Maradona büyük oyuncuydu. Büyük bir antrenör de olabilir. Ama daha henüz olabilir kısmında. Çünkü o sadece büyük oyuncular ile işlerin yürüyeceğini zannediyor. İsmi dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oyuncu olarak anılması kendisine bir saygınlık getirebilir ama taktiksel olarak dünya futbolunun gerisinde maalesef.
Arjantin Nijerya’yı 1-0 yeniyor, Güney Kore ve Yunanistan’ı geçiyor, daha sonra Meksika’yı eliyor. Ama biraz geriye döndüğünüzde altı da yiyebiliyor (Bolivya maçı). Takıma bakıyorsunuz dört savunmacı da hücumcu değil. Hücumcu olmadıkları gibi ağırlar da... Kaleci zaten vasat. Orta sahada oynayan üçlü; Mascherano, Rodriguez ve Di Maria kanat ve hücum oyuncuları... Üçlü baklava oynamak oyunun her iki yönünü de başarabilen isimlerle mümkündür. Hele organize bir takım karşınızda varsa vay halinize... Bu üçlünün önünde Messi, ileride çift forvet. Savunmacı olmayan oyuncular.
Bu takımla zayıf rakipleri geçersiniz ama Almanya gibi 4-2-3-1’e çok uygun bir takım karşınıza çıkarsa dörtlük olursunuz. Almanya’nın beşli orta sahası; Khedira, Schweinsteiger, Müller, Podolski ve Mesut ile önde top rakipteyken bile oyunda kalan, arkasından

Yazının Devamı

Niye sürpriz hiç anlamadım!

3 Temmuz 2010

Herkes bu sonuca sürpriz diyor. Ama niye sürpriz diyorlar anlamadım. Oynadığı 4 maçta 3 galibiyet alan Brezilya, 4 maçını da kazanan Hollanda ile çeyrek finale çıkmıştı. Bu maç neresinden bakarsanız, bakın üç ihtimalliydi. Neden Brezilya açısından herkese çantada keklik gibi gözüktü bunu bilmiyorum.
Brezilya kazanacak kadar oynadı, ama sadece İLK YARIYI. Gerçekten de yarı finali ilk yarının bitiminde garantileyebilirdi. İkinci yarıda Hollanda daha iyi oynadı ve yarı finale hak ederek yükseldi.
Brezilya öne geçtiği zaman ceza sahasına gömülen ve iyi savunma oyuncularından kurulu bir takım olduğu için zor gol yiyor. Ancak dün de rakiplerine ceza sahası içine girmesine izin veren bir görüntü çizdiler.
Hollanda ise bol şut atabilen, yay civarında yetenekli oyunculardan oluşan, rakiplerine üstünlük vermeyen pas yüzdesi yüksek bir takım. Çok kaliteli ve tecrübeli orta saha oyuncularına sahipler. Öndeki dört oyuncusu top rakipteyken de arkadaşlarına yardımcı olan bir takım performansı sergilediler.
Neticede maç ortadaydı ve bu ortadaki maçı Hollanda kazandı. Tabii ki yarı finale fireyle gidiyorlar. İki tane önemli oyuncuları kart cezalısı. Ancak, Brezilya’nın elenişi sürpriz değil.

Yazının Devamı

İngiliz balonu

28 Haziran 2010

Dünya Kupası'nda sadece İngiltere ve Almanya kendi ligindeki futbolcularla oynuyordu. Premier Lig, Bundesliga'dan hep daha önde. Çünkü kendi milli takımlarında oynayan çok sayıda yabancı oyuncu bu ligde top koşturuyor.
Manchester United, Arsenal, Chelsea, Liverpool gibi Premier Lig'i taşıyan takımların kadroları da çoğunlukla yabancılardan oluşuyor. Bundesliga'da ise yabancı sayısı bu kadar fazla değil.
Çocukluğumdan beri İngilizler için hep, "Çok iyi takım" derler. Fakat ben nedense iyi olduklarını hiç görmedim. İngiltere Milli Takımı şişirilmiş bir balondu. Katıldıkları her turnuvada yarı final, final göremeden eleniyorlardı. Dün de Almanya, İngiltere balonunu fena patlattı.
Evet, hakemlerin vermediği bariz bir gol var, ancak İngilizler bunun bile arkasına sığınamazlar. İngiltere kadrosundaki 4-5 oyuncu hariç diğerleri Almanya Milli Takımı'nda forma yüzü bile göremez.

Klose’nin rolü
Almanlar bu turnuvada tarzını da değiştirdi. Orta sahasındaki Schweinsteiger, Khedira, Thomas Müller, Mesut Özil ve Podolski futbolu iyi bilen, yetenekli isimler. Ve yaptıkları çok akıllı bir iş var. Klose'yi sadece golcü olarak kullanmıyorlar. Onun rakip savunmayı sağa, sola sürüklemesiyle

Yazının Devamı

Kocaman yürekli

27 Haziran 2010

1987-88 sezonunda Fenerbahçe’de oynuyordum ve ligden erken kopmuştuk. Tek iddiamız Türkiye Kupası’ydı, ancak Sakaryaspor’a elenmiştik. Sakaryaspor’la oynadığımız iki maçta çok dikkat çekmişti Aykut Kocaman. Benim Fenerbahçe’deki ikinci yılım olan 1988-89’da Oğuz, Turhan ve Serdar’la birlikte sarı-lacivertli kulübe transfer oldu. Bir Anadolu takımından 4 oyuncu birden alınması soru işaretiydi, fakat 4’ü de iyi oyuncuydu ve Fenerbahçe’de çok iyi işler yaptılar.
Aykut Kocaman asker olduğu için sezon başında takımla idmanlara katılamamıştı. Fikstür çekildi ve ilk maçımızı Rizespor ile deplasmanda oynadık. Golsüz biten ilk yarı sonunda Veselinoviç, Aykut’u oyuna aldı. Kendisiyle ilk kez bu karşılaşmada yan yana oynadık. Aykut Kocaman ikinci yarıda dört müthiş gol attı ve maçı 5-0 kazandık. Aykut Kocaman, 1988-89’da muazzam bir sezon geçirdi ve Gol Kralı oldu. Fenerbahçe formasıyla sonraki senelerde de başarılı sezonlar geçirdi.
Bunlar oyunculuk kısmı. Gelelim hocalığına...
Teknik adamlığa İstanbulspor’da başladı. İlk deneyiminde iyi sezonlar geçirdi. Sonra Anadolu’ya çıktı Ankaraspor, Konyaspor ve Malatayspor’da çalıştı. Çalıştırdığı tüm takımlara en önemli özelliği olarak hem

Yazının Devamı