Finalin şifreleri

5 Mayıs 2010

Fenerbahçe son haftalarda önde basarak, ayağa isabetli pas yaparak kendi oyununu rakibine kabul ettiriyor. Ancak bu final maçında daha ekonomik ve kontrollü oynayacaktır. Trabzonspor bu oyunu bozabilirse şanslı olur. Bordo-mavililer, Fenerbahçe’nin sabırlı oyununu engellerse kupaya yaklaşır...

Türkiye Kupası’na 27 yıldır hasret kalan Fenerbahçe’nin bu maçtaki oyun stratejisi nasıl olmalı?
Evet, 27 yıl önceye dönelim. Ben o sezon Boluspor’da oynuyordum. Hatırladığım kadarıyla çeyrek finaldi. Beşiktaş, Bolu’yu eledikten sonra yarı finalde Fenerbahçe ile eşleşmişti. Kaptan Mehmet Ekşi cezalı olmasına rağmen Fenerbahçe’ye karşı forma giydiği için Beşiktaş hükmen mağlup sayılarak elenmişti.
Aslında 27 sene Fenerbahçe gibi bir kulüp için çok uzun bir süre. Ancak bazı gerçekleri de gözardı etmeyelim. Türkiye’de geçmişte birçok kulüp kupa kazandı. Hatta bunlardan bazıları şu an bir alt ligdeler. Sakaryaspor ve Kocaelispor ise ikinci ligdeler. Gençlerbirliği, Kayserispor, Eskişehirspor, Ankaragücü gibi ekipler de kupayı aldılar. Ama ligi sadece dört takım paylaştı. Özellikle büyüklerin kupa motivasyonları ile lig motivasyonları farklı. Fenerbahçe son 6 yılda 4. kez kupada final oynayacak.

Yazının Devamı

Kolay iş değil

2 Mayıs 2010

Dokuz maçta 25 puan toplamak hem de bunu yaparken hiç gol yememek kolay iş değil. Kim ne derse desin Fenerbahçe’nin bu hamlesi büyük başarıdır.
Ancak insan bu tabloyu görünce önemli kayıpların yaşandığı maçları da düşünmeden edemiyor. Bir takım bir sezon içinde bu kadar mı farklı iki görüntü çizer. Fenerbahçe’nin son dokuz haftası da, üst üste puan kaybettiği haftalar da anormal.
Kayserispor ve dünkü Eskişehirspor maçı, Beşiktaş derbisinin ilk yarısı müthiş coşkulu, istekli bir takım vardı sahada. Fenerbahçe gibi bir takım bu futbolu en az 24-25 maçta oynayabilmeli. Fenerbahçe’nin bu duruma gelmesinde Gökhan Gönül, Bilica, Lugano ve Santos’tan oluşan ideal savunmasına kavuşmasının, Mehmet Topuz ve Özer’in vites artırmasının ve özellikle Selçuk’un formayı almasının büyük rolü var. Öncelikle takım savunması gelişti.
Eskişehirspor dirençli bir takım olmasına rağmen çabuk havlu atmak zorunda kaldı. Bunun nedeni de rakibine ayak uyduramaması. Fenerbahçe oyunun tamamını forse etti. Antalya ve Gaziantep maçlarını savunma yaparak kazanmıştı, bu kez ileride basarak sonuca gitti.
Fenerbahçe Yönetimi’ni kutlamak lazım. Sadece futbol değil, tüm branşlarda şampiyonluk mücadelesi

Yazının Devamı

Şampiyonluk garanti değil

27 Nisan 2010

Fenerbahçe son üç haftada kağıt üzerinde çok zor görünen Eskişehirspor, Ankaragücü ve Trabzonspor ile oynayacak. Bunları aşacak güce sahip ama garanti mi derseniz; değil tabii...

Kasımpaşa rakip kim olursa olsun önce oynamayı düşünen, izleyenler keyif alsın isteyen bir takım.
Teknik direktörleri de gittiği her takıma ayağa pas yaptıran, sürekli gol arayan bir oyun felsefesini yerleştirmeye çalışıyor. Zaten averajından da belli. Çok atıp, çok yiyor.
Yılmaz hoca, Kasımpaşa’ya geldiğinde Ankaraspor’dan sonra düşecek ilk takım olarak gösteriliyordu. Ama uyguladığı bu pozitif felsefe tehlikeli bölgeden onları uzaklaştırdı. Küme düşmeleri bence uzak bir ihtimal.
Fenerbahçe, karşılaşma öncesi avantajlıydı. Çünkü önce oynatmamayı düşünen takımlara karşı hep zorlanıyorlardı. Bu kez karşılarında tam tersi bir ekip vardı. Oynamaya çalışan takımlara hep üstünlük sağlamışlardı. Derbilerde de o yüzden çok puan topluyorlardı. Kasımpaşa da, Beşiktaş ve Galatasaray gibi önce kazanmak için mücadele ediyor. Fenerbahçe maçın ilk yarısında bu ligde en iyi yaptığı şeyi yaptı. Ayağa paslarla sabırlı oynadı. Üç tane de pozisyon buldu. Gol olmadı ama bu sabırlı pas trafiği rakibin fizik gücünü düşürdü.

Yazının Devamı

Güle oynaya

26 Nisan 2010

Açıkçası beklediğim bir oyun oldu. Skor kesinlikle kimseyi aldatmasın Fenerbahçe güle oynaya kazandı.
İlk dakikadan bitiş düdüğüne kadar Fenerbahçeli futbolcular rahat rahat top yaptı. Hiç telaşa kapılmadılar. Belki ilk yarı fazla pozisyon yakalamadılar ama kontrollü oyunun meyvelerini de ikinci yarı topladılar. Pas yapa yapa 7-8 pozisyona girdiler. Dirençsiz Kasımpaşa yorulunca üst üste hatalar yapmaya başladı.
Futbolda sabırlı oynamak da bir hünerdir. İşte Fenerbahçe ligde bunu en iyi başaran takım. 50 ila 70. dakikalar arasında maç 5-0 da olurdu. Halı saha gibiydi. Teknik Direktör Daum kenardan oyunu seyrederken uzun süre değişiklik yapmaya bile gerek görmedi. Çünkü işler iyi gidiyordu. Takımı sürekli pozisyona giriyordu.
Futbol garip bir oyun, ama Fenerbahçe ondan daha garip bir takım. Ben dahil birçok kişiyi bu sezon fena yanılttılar. İlk sekiz hafta geçildiğinde “Fenerbahçe bu yolda yalnız kalır. Tek rakibi Galatasaray olur” diye tahminde bulunmuştum. Belediye maçından sonra bu kez “işi mucizelere kaldı” yorumunu yaptık. Ancak son 8 haftada 22 puan toplayan Fenerbahçe kalesinde tek gol görmedi. Yani takım iyi giderken de anormal işler yapıyor, kötü giderken de. Kestirmek

Yazının Devamı

Hesap makinesi almayı unutmayın!

24 Nisan 2010

Kasımpaşa-Fenerbahçe ve Galatasaray-Bursaspor maçlarında en az 20 gol pozisyonunu garanti ederim. Çünkü dört takım da sadece rakip kaleye gitmeyi düşünüyor. Gündüz oynamak da hedefi olanlar için problem teşkil etmez


Fenerbahçe pazar günü saat 15.00’te başlayacak Kasımpaşa maçında en azından dört saat liderlik koltuğuna oturma şansını ele geçirdi. Akşam Bursaspor puan kaybederse 21.00’den itibaren zirvenin yeni patronu olcak.
Aslında önde olmak her zaman avantajdır. Siz “arkadan gelmek daha iyidir” laflarına bakmayın. Hiç öyle şey yoktur. Hep önde gideceksin...
Bu haftaki rakip Kasımpaşa yani yerli Barcelona!.. Yılmaz Vural’ın esprisi güzel ama oyun anlayışı da felsefesi de farklı. Kasımpaşa hep pozitif oynamayı düşünen, risk almayı seven, yenilgiyi en son aklına getiren bir takım. 4-3-1-2 oynuyorlar, hatta orta sahadaki üç oyuncunun en az ikisi hücuma gidiyor. Kitaplarında topa gelişigüzel vurmak yok. Bam-güm sevmiyorlar. Puan olarak da rahatlar. Şimdi bu tip takımlar çok tehlikelidir diye düşünebilirsiniz. Ama ben farklı bakıyorum.
Birincisi Kasımpaşa’nın en büyük problemi direnci çok eksik. Fazla pozitifler. Fenerbahçe gibi şampiyonluğa oynayan takımlar

Yazının Devamı

Son 10 dakika olmadı

19 Nisan 2010

Ne Fenerbahçeli, ne Beşiktaşlı oyunculara yakışacak hareketler izledik. Böyle olunca o muhteşem ilk 80 dakika da uçup gitti
80. dakikaya kadar kıran kırana bir maç izledik. Süper bir derbi oldu diyebiliriz. Ancak son on dakika ve uzatmalarda oyun bir hayli çirkinleşti. Ne Fenerbahçeli, ne Beşiktaşlı oyunculara yakışacak hareketler izledik. Böyle olunca o muhteşem ilk 80 dakika da uçup gitti.
Hakem Hüseyin Göçek’in ismi bütün hafta boyunca çok tartışıldı. Belli ki bunun etkisinde kalmış. Göstermediği kartlar, gösterdiklerinden daha önemliydi. Standardı tutturamadı. Yani oyunun gerginleşmesine çanak tuttu. Tüm aldatmaları yedi.
Örneğin son dakika Vederson ve İbrahim Toraman’ı birer sarı kartla yerlerine gönderebilirdi. Kırmızı ile işi abarttı. Selçuk’u gereksiz bir sarı kart çıkardı, İbrahim Toraman’a tekme atan Emre’yi es geçti...
Maça gelince; Fenerbahçe, Galatasaray ve Kayserispor maçlarında olduğu gibi oyuna müthiş arzulu ve istekli girdi. Hatta santra ile birlikte Alex klasik olarak topu köşe bayrağının yakınından taça gönderdi ve hemen takımca prese başladılar. Beşiktaş’ın kadrosu bu baskıyı kaldıracak özellikte değildi ve bunun faturasını Alex daha birinci dakikada

Yazının Devamı

Final oynama hakkı

18 Nisan 2010

Manisa galibiyeti aslında ligde bundan sonra olup olmama adına kritik bir dönemeçti. Üç puanla Bursa sınavının önemi arttı

Sivas beraberliği sonrası büyük bir psikolojik çöküntü yaşayan Galatasaray önce geçtiğimiz hafta dirençsiz Diyarbakır’ı farklı yenerek ayakta kalmayı başarmıştı.
Teknik Direktör Rijkaard farklı kazanılan o maçın ardından Manisa’da da kadroyu bozmadı. Kalecisinden forvetine kadar herkes aynıydı. Galatasaray’ın tabii ki böyle takımlara karşı ofansif gücü yüksek kadrolarla mücadele etmesi gerekir. Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor veya Bursaspor gibi dirençli takımlara karşı ise daha tedbirli davranmalı. Rijkaard uzun süre bu ince çizgiyi tutturamadı. Beraberliğe razı olan takımlara karşı da, dişli rakiplere karşı da aynı tarzda oynamaya çalıştı. Bunun da faturasını ödedi.
Son iki haftaya baktığımızda bayağı hücumcu isimler var sahada. Keita, Santos, Arda, Baros, Elano, sık sık ileri çıkan Sabri ofansif gücü bir hayli artırdı. Böyle olunca da Manisa karşısında en az sekiz tane net gol pozisyonu yakalandı. Rijkaard yetenekli oyuncularla son iki haftada altı puanı almayı başardı. Oysa Sivas maçında kısır bir takım sahadaydı.
Rijkaard hatalarından döndü ama

Yazının Devamı

Arda için üzüldüm

13 Nisan 2010

Galatasaraylı oyuncular için rakip zayıf olsa da psikolojik olarak zor bir maçtı. Ali Sami Yen’deki Fenerbahçe mağlubiyeti, ardından Sivas’taki son dakika beraberliği taraftarı fazlasıyla üzmüştü. Ve Diyarbakır maçında tepki bekleniyordu, oldu da...
Tepki, ağırlıklı olarak Jo üzerineydi ve saygı çerçevesi içinde yapıldı. Tabii böyle bir ortamda oynamak kolay değildir. Oyuncular güven sorunu yaşarlar. Galatasaray belki dolu dolu oynamadı ama rahat bir galibiyet elde etti. Tabii burada Baros’un yeniden sağlıklı bir şekilde kondisyonunu düzeltmesi, Arda’nın tekrar dönmesi Diyarbakır’ı geçmek için yetti.

Manisa olmazsa olmaz
Galatasaray için olmazsa olmaz diyebileceğimiz bir maç var hafta sonu... Manisa maçını kazanamazlarsa şampiyonluktan bahsetmeleri güç. Ama kazanırlarsa Bursaspor ile kendileri açısından final niteliğinde bir maça çıkacaklar. Öncelikle taraftarın, camianın Teknik Direktör Rijkaard’a inanılmaz bir güveni var. Bu da Rijkaard’ın yaptırımları için önemli. O da küçük küçük operasyonlar yapıyor, Servet gibi. Doğru mu, yanlış mı tartışılır ama en sıkıntılı dönemde güven tazelediği bir gerçek. Bu maç Rijkaard açısından da çok önemli olacak. Çünkü taraftar “oyuncular bir

Yazının Devamı