Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ünsal Oskay’ın meşhur kitabı “Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım”dan esinlenerek söylemek en güzeli galiba:
“İflah olmaz muhalifler olalım!”
Çünkü şakşakçılık öldürür! Önce aklı öldürür, sonra ruhu... Toplumsal boyutta düşündüğünüzde, bu doğal afetten beter bir garabettir.
“İflah olmaz muhalif” olmak, son zamanlarda hükümeti eleştirenleri yaftalamak için icat edilmiş yeni bir deyim. Başta gazeteciler olmak üzere yazan, çizen, konuşan herkes ve her kurum bu yaftanın hedefinde olabiliyor. Özünde taşıdığı anafikir şu:
“Ekonomik krizleri teğet geçtiğimiz, demokratik açılımlardan açılımlara koştuğumuz, dünya gücü olmaya oynadığımız şu günlerde, daha ne istersin bre münafık!”
Birinin “iflah olmaz muhalif” olduğunu söylediğinizde, “Aman canım, onun söylediklerinin ne önemi var? Onun işi gücü eleştirmek” diyorsunuz aslında. Ve böylece, eleştirenin ne söylediğinin hükmü, önemi azalıyor sanki. Yine bildik saflarımıza çekiliyoruz. Düşünceler susuyor, cepheler konuşuyor. “Yandaşlar” ve “iflah olmaz muhalifler” cepheleri karşı karşıya bu sefer...
Peki muhalefet nedir? Bir kere demokrasinin gereğidir, olmazsa olmazıdır. Demokrasi denen sonsuz arayışta, iktidar körleşmesine karşı en etkili panzehirdir. Ondan bu “iflah olmaz muhalif” yaftalamasını, olumsuz çağrışımından kurtarıp sahiplenme taraftarıyım ben. Coşkulu, inançlı, yapıcı, zehir gibi “iflah olmaz muhalifler” olalım!
Hakkını verebilirsek ne ala.

İstemezükçüler
İleri demokrasi ülkesinde, iflah olmaz muhaliflerden başka, bir de “istemezükçüler” var elbette. Onlar da bildiğiniz baş belası. Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası gibi sivil toplum kuruluşları örneğin, istemezükçülerin başında geliyor.
SİT alanı, orman arazisi, imara aykırı yapılaşma diyerek, “kamu yararı” diye bas bas bağırarak pek çok büyük bütçeli kamu projesini ve özel projeyi mahkeme kararıyla engelleyen ya da yeniden planlanmasını sağlayan onlar.
Ali Ağaoğlu lafı eğip bükmeden söyledi zaten:
“Elimde olsa Mimarlar Odası’nı da, diğer bütün sivil toplum kuruluşlarını da kapatırım.”
Şişkin cüzdan şişkin özgüven denkleminden ileri gelen pervasızlığıyla, belki pek çok kişinin hislerine tercüman oldu. Böylece bütün kent, Mimarlar Odası’nın ifadesiyle “rantiyenin şantiyesi” olur!
Mimarlar Odası İzmir Şubesi, açtıkları ya da takipçisi oldukları davalardan dolayı aldıkları “istemezükçü” eleştirilerine, internet sitelerinden şu sözlerle yanıt vermiş:
‘Ayrıcalıklı planlar ve projeler yapılmasın, idarelerin her türlü planlama işlemleri kanunlara ve bilime uygun olsun’ demesi gerekenler, ‘İmar Kanunu’na uygun olmayan plan ve projelere dava açılmasın’ demektedirler.
İzmir’de Kordonyolu, Üçkuyular Plaza, Karşıyaka Plaza, Teleferik yamaçlarının yapılaşmaya açılması gibi pek çok proje, mahkeme kararıyla “kamu yararına uygun olmadıkları gerekçesi”yle engellendi.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı Hasan Topal, konuyla ilgili Konak Galeria örneğini hatırlatıyor:
“Konak Galeria, bu anlamda kamuoyunun yakından bildiği bir örnek. Kentin kalbinde, ana meydanında, 80 bin metrekarelik bir alışveriş merkezi yapılmasını önerebilecek kadar fütursuz bir projeydi. Bu Kemeraltı’nın tüm ticari hayatını sona erdirecek, kentin bu tarihi meydanını öldürecek bir plandı. Bir taraftan, büyük alışveriş merkezleri kent dışına çıksın, esnaf korunsun diye politikalar önerirken, tam tersine şehrin en merkezi yerine alışveriş merkezi yapalım, diyebilecek kadar acımasız bir anlayış var.”
“İflah olmaz muhalifler”in ve “istemezükçüler”in kıymetini bilmemiz gerek. Nesli tükenen bir grup olarak değil tabii... Onlarsız ne hukuk devleti, ne demokrasi ne de doğru düzgün yaşanılır bir şehir, çevre olmayacağını aklımızdan çıkarmayarak