YERLİ HAFTASI

10 Aralık 2002



<#comment> Basketbol Ligi’nde sekizinci hafta maçları, "özlenen" bir tablo çıkardı ortaya... Türk oyuncuların ağırlıkta olduğu takımlar, haftayı önemli galibiyetlerle kaparken, lige yeni bir çehre kazandırdılar. Türkler ilk kez istatistik verilerde "abartılı" bir şekilde ön plana çıkarken, özellikle Beşiktaş, B.Kolej ve Oyak Renault göz kamaştırıcı bir biçimde basketbolun tüm temel gereklerini yerine getiren oyun anlayışı içinde izleyenlere zevk verdiler. Bu da yıllardan bu yana devamlı yabancı oyuncuların "sürüklediği" lige değişik bir atmosfer kazandırdı.
Sezona sıkıntılı giren ve arzuladığı sonuçları bir türlü alamayan Beşiktaş, Ankara’nın güçlü temsilcisi Türk Telekom karşısında, hem de üç önemli eksiğine rağmen 25 sayı ile galip gelirken, üzerindeki kara bulutları da göndermiş oldu. Coach Ahmet Kandemir yönetimindeki Siyah - Beyazlı takımda pota altında en az bir "yabancı" oyuncu kadar verimli olan İsmail, Nedim, Umut Görür üçlüsü toplam 56 sayıya imza atarken, İsmail, kaydettiği 18 sayının yanında 6 ribaund, 4 asist ve 8 de top çalma ile dikkatleri üzerine çekti.
Ligin bir diğer "saf Türk’ü", Ankara’nın iki takımından biri olan Büyük Kolej de İzmirli rakibi

Yazının Devamı

Sadece İbo yetmez

28 Kasım 2002


<#comment> Basketbolun doğasında çok basit bir kural var: "Atamazsan kazanamazsın"...
A Milli Basketbol Takımımız dün akşam Ukrayna karşısında İbrahim sayesinde azkalsın bir istisnayı gerçekleştirerek bu kaideyi bozacaktı. Ama olmadı; Yine İbrahim, kendi elleriyle yarattığı mucizeyi kendi elleriyle istemeden de olsa yokediverdi.
Bulgaristan maçında dişliler takır takır işlemiş, forvet krizi perde arkasında gizlenmişti. Zayıf İsviçre karşısında ise sadece 64 sayı üretilebilmesi tehlike çanlarını çalmıştı. Dün Ukrayna maçında da aynı sıkıntı tüm açıklığıyla ortaya çıktı. Son periyotta Hüseyin’in silkinişini saymazsak milli takım yine skorda sadece İbrahim’in eline baktı. Bu yıldızımız da son çeyrekte gemisini kurtaran kaptan rolüne bürünüp mucizevi üçlükleriyle maçı döndürdü ama neredeyse tüm hücum setleri üzerine kurulu olan İbo yorulunca yaptığı iki hatayla kendi çevirdiği maçı dramatik bir şekilde yine kendisi kaybetti. Üzücü olan 34 sayı atıp canını dişine takmasına, elinden geleni yapmasına rağmen yalnız kalan İbrahim’in takım arkadaşlarından skor desteği görememesi. İbrahim’e kızmaya kimsenin hakkı yok. Takımın tüm sorumluluğu omuzlarına yüklenen bu oyuncumuzla ne

Yazının Devamı

Türk ekolü

21 Kasım 2002


<#comment> 12 Dev Adam, üç ayaklı ikinci raund serisinin ilkinde Bulgaristan’ı evinde yenerken, basketbolda oluşmakta olan "Türk ekolünü" gözler önüne serdi. Milli Takımımız, savunma anlayışı, hücum organizasyonları, direnci ve tecrübesiyle artık oturmuş bir yapıya kavuştu. Tabii bunda Dünya Şampiyonası’nda yaşadığımız iyi - kötü tecrübelerin etkisi de tartışılamaz.
Maça tutuk başlamasına rağmen iki yıldızımız İbrahim ve Hüseyin’in sürüklediği 12 Dev Adam, savunmada bir çeyreklik gaflet sonrası çabuk toparlanınca, kalite olarak ağır bastığı Bulgarlar’a kolaylıkla üstünlük sağladı. Birinci periyotta Millilerimiz pota altını neredeyse hiç kullanamadan rakibinin yağmur gibi üçlüklerini izlemekle yetindi. Bu da, Bulgarlar’a arayı açma şansı verdi.
İlk çeyrekteki krizin ardından ikinci periyotta alan savunması sonuç verirken, Hüseyin’in içeriden Bulgar potasını dövmesi ev sahibi takımı faul problemine de soktu ve maçta ibre giderek milli takımımız lehine dönmeye başladı. İbrahim de her zamanki gibi skorda üzerine düşeni yapınca son çeyrekte maçın rengi belli oldu. Bu iki oyuncunun katkısını gözardı etmeden, özellikle Alper olmak üzere diğer oyuncuların da önemli katkılarını

Yazının Devamı

Tek kazanç tecrübe

5 Eylül 2002


<#comment> Milli Takımımız, 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda Yugoslavya’ya açık farkla kaybederek çeyrek final şansını yitirirken, son ümitlerimiz de bu maçla birlikte yok oldu.
Turnuvanın başından bu yana aksayan Kerem’deki ısrar, dün de sonumuzu hazırladı. Maça iyi başlamamıza rağmen yine Kerem’in komplike hataları, tempomuzu giderek düşürdü. Şampiyonanın ilk maçından itibaren alarm veren oyun kurucu krizi, Kerem’deki ısrarla dün yeni bir kaybı daha yaşattı. Brezilya maçında bu oyuncunun yerine Harun’u deneyen ve başarılı olan teknik ekibin, Yugoslavya karşısında Kerem - Harun değişikliği için fark açılıp takım ritmini yitirene kadar beklemesi, Yugoslavya’ya galibiyet yolunu açtı. Onlar da bu avantajı çok iyi kullanıp, oyunun kontrolünü ele geçirip maçı da güle oynaya kazandılar.
Yugoslavya, turnuva öncesi ABD ile finali oynaması beklenen ikinci favori ülkeydi. Bunu kimse inkar etmiyor. Ama Avrupa Şampiyonası’nda kazandığımız prestij de bu kadar kolay ayaklar altına alınmamalıydı. Milli Takımı taşıyacak guard yok diye, Hidayet, Mirsad, Mehmet, İbrahim, Harun ve diğer yıldızlarımızın da heba olması gerçekten çok üzücüydü. Ama bunun için de suçlanabilecek pek kimse

Yazının Devamı

Bir avuç teselli

4 Eylül 2002


<#comment> Artık Milli Takımımız "ağzıyla kuş tutsa", bu turnuvada kaybettiği prestiji geri alabilmesi çok güç.
Dün Angola karşısında tepkilerin getirdiği disiplin ve dikkatle oynayan 12 Dev Adam, biraz kımıldandığında nelen yapabileceğini (hem de Hidayet’in hiçbir varlık gösterememesine rağmen) göstermiş oldu. Takım oyununa az da olsa özen gösterdikleri durumda Ay - Yıldızlı ekibin dişlileri gayet iyi çalışıyor. Takımını birkaç hata dışında çok iyi organize eden Kerem için de akıllarda "Neden bu maçı bekledin ?" sorusu uyandı.
Bu arada dünkü maçla ilgili ilgi çekici bir noktaya temas etmekte fayda var. Turnuvanın başından beri takımın yegane savaşcı adamı olan ve kaybetmeyi kendine yediremeyen Mirsad, her zamanki hırsıyla takımının sahada en çok sivrilen ismi oldu. İbrahim ve Mehmet de standartı bulunca 20 sayılık fark kendiliğinden ortaya çıkıverdi.
Takımdan ümidini kesen ve işinin başına dönmeye karar veren Türk seyircilere hak vermemek elde değil. Dün buna karşın salonu dolduran 200 civarında Türk basketbolseverin maç süresince ve sonunda milli takıma gösterdiği yoğun ilgiye Hidayet ile Hüseyin’in cevap vermeden soyunma odasına gitmesi ise bu iki yıldızımıza

Yazının Devamı

Zoru severiz

2 Eylül 2002


<#comment> Basketbol Milli Takımımız’ı, hayal kırıklığıyla geçen ilk turun ardından ikinci raundda oldukça zorlu bir etap bekliyor.
Brezilya ve Porto Riko karşısında ilk turda alınan yenilgiler ikinci raundda başımızı çok ağrıtacak. Oyuncularımızın ufak bir direnç farkıyla kazanabileceği bu iki büyük kaybın telafisi oldukça zor. Çünkü turnuvanın en formda ekiplerinden İspanya, son Dünya Şampiyonu Yugoslavya ve Kanada’yı deviren Angola bizi bu ilk turda yenildiğimiz iki ekipten daha fazla zorlayacak. Yine de Ay - Yıldızlı ekibimizin müthiş teknik potansiyeli, kaderi değiştirebilecek oyuncu sayısının fazlalığı çeyrek finali mucize olmaktan çıkarıyor. İlk turun aksine biraz daha ciddiyet, iyi motivasyon, direnç ve hırs ile her üç takımı da yenebilecek güce sahibiz.
Tabii burada yine en önemlisi bugün A Grubu’nun birincisi İspanya ile oynayacağımız ilk maçı kazanmak. Gruptaki tüm dengeleri değiştirebilecek bu sonuç Milli Takımımız’ın önünü de açacaktır.



Yazının Devamı

Turnuva şimdi başlıyor

1 Eylül 2002


<#comment> Milli Takımımız, Dünya Şampiyonası’ndaki üçüncü maçında zayıf rakibi Lübnan’ı zorlanmadan yenerek, turnuva öncesi hesapladığı en kötü olasılıkla ikinci turun yolunu tuttu.
Akıl almaz hatalarla kaybedilen Porto Riko ve Brezilya maçlarının ardından Lübnan karşısına moralsiz çıkan Ay - Yıldızlı ekibimiz, stresli geçen ilk çeyreğin ardından rahatlayarak oyunun kontrolünü tamamen ele geçirdi. Son çeyrekte arayı daha da açarak beklenen sonuca zorlanmadan ulaştı.
Bir sonraki tur için büyük önem taşıyan iki önemli kaybın ardından sadece ikinci tur kapısını açan bu galibiyet, formaliteyi yerine getirme dışında hiçbir önem taşımıyordu. Ancak iki gündür tribünleri tıklım tıklım dolduran ve yaşadığı hayal kırıklıklarına rağmen 12 Dev Adam’a destek vermekten vazgeçmeyen altı bin Türk seyirci, bu sıradan maçın anlamlı görüntüsüydü. Turnuvanın en kalabalık seyirci topluluğuna sahip olan Türkler, daha turnuva bitmeden hem basketbol otoritelerinin, hem de Indianapolis halkının gönüllerinde taht kurdular.
Milli takımımızı ikinci turda Yugoslavya, İspanya ve Angola bekliyor. Brezilya ve Porto Riko karşısında dezavantajlı olan A Millilerimizin, çeyrek final için bu üç

Yazının Devamı

Yazık günah!

31 Ağustos 2002


<#comment> Yazık, hem de çok yazık... Çirkef Brezilya’ya basketbol dersi veriyoruz derken, bir anda kendimizi korku tünelinin içinde bulduk. Ardından da Kerem’in bitime 15 saniye kala kaçırdığı iki faul atışı ve Machado’nun son saniye üçlüğü bize belki de basketbol tarihimizin en büyük üzüntüsünü yaşattı.
İlk üç çeyrekte her şey istediğimiz gibi gitti. Yüksek şut yüzdemizi canlı savunmayla bütünleştirerek henüz ilk çeyrekte farkı 10 sayının üzerine çıkardık. İlk gün yaşanan Porto Riko şokunun ardından oyuncularımızın ve kenar yönetimin hırsı, kazanma isteği bu kez üst düzeydeydi. Farkı açtıktan sonra Milli Takımımız gerçekten de güçlü rakibi karşısında nefis bir oyun sergiliyordu. Kerem’in yorulup, aksamaya başladığı anlarda Harun’a oyun kurucu görevi veren Coach Aydın Örs, oyunu kontrolümüzde tutmamızı sağladı. Bu değişiklikle top çıkarmadaki sıkıntı giderildi, skor gücüne de ekstra destek geldi. Son çeyrekte iyi oyunumuza hiç yakışmayacak üst üste hatalar Brezilya’nın yeniden ümitlenmesini sağladı. Biz hatalardan vazgeçmeyince, doğal olarak onlar da farkı kapamaya devam etti. Son dakika içinde inanılmaz top kayıpları ve Kerem’in kaçırdığı fauller, hiç de ummadığımız bir

Yazının Devamı