Harakiri

30 Ağustos 2002


<#comment> Basketbol Milli Takımımız, Dünya Şampiyonası’nın ilk maçında Porto Riko’ya galibiyeti kendi elleriyle hediye etti.
Turnuvanın geleceği açısından çok büyük önem taşıyan açılış karşılaşmasında Orta Amerika temsilcisine yenilmek için elimizden geleni yaptık ve sonunda da bunu başardık. Oyunun kontrolünü elimize geçireceğimiz anlarda akıl almaz hatalarla yaptığımız top kayıpları, ilk iki çeyrekteki berbat savunma, Kerem’in aksaması ve set oyununu çok geç kurması 40 maç yapsak yeneceğimiz Porto Riko’ya kaybetmemize neden oldu. Bu olumsuzlukların yanında yenilginin diğer bir faktörü de pota altındaki aczimiz ve dış atışlara mahkum olmamızdı. Kaya’nın üçüncü çeyrekteki katkısı, Mirsad’ın zaman zaman parlayıp, zaman zaman sönen geçici çıkışları da bu önemli kayba engel olamadı.
Sadece Ortiz, Ayuso ve Mincy’nin eline bakan yaşlı Porto Riko da fırsatı bulunca, millilerin bu zaafından kolaylıkla yararlanıp, şansının ve Arjantinli hakem Estevez’in yardımıyla çok kritik bir galibiyeti hanesine yazdırdı.
Teknik kapasite, fizik güç ve yetenek olarak rakibinden kat kat üstün olan Milli Takımımızın en büyük eksiği olan ve hemen her Avrupa Şampiyonası’nda karşısına çıkan

Yazının Devamı

Bu kez ders bizden

12 Ağustos 2002


<#comment> A Milli Takımımız, Yugoslavya’da katıldığı Bioptron Zepter Turnuvası’nda ilk iki gün aldığı şanssız yenilgilerin ardından dün gece son Dünya ve Avrupa Şampiyonu Yugoslavya’ya basketbol dersi vererek, kalitesini ortaya koydu.
Önceki hazırlık maçlarında performansında iniş - çıkışlar yaşayan 12 Dev Adam, Avustralya ve Rusya karşısında da kötü oynamamıştı. Ancak öne geçtiği anlarda yine gevşeyip, kazanabileceği bu iki maçı da rakiplerine teslim etmişti. Yugoslavya da, aynı şekilde ilk iki maçında rakiplerine boyun eğmişti.
Yugoslavya karşısında ise Milli Takımımız ilk kez bu kadar motive, hırslı ve inançlı görüntü çizdi. Oyunun temposunu kontrolünde tutarak, rakibinin sert savunmasına aynı şekilde karşılık verdi. Bocaladığı anlarda da disiplini elden bırakmadan dişe diş savaşmaya devam etti. Demek ki Milli Takımımız, rakibini ciddiye aldığı ve iyi motive olduğu takdirde sahada istediğini alabiliyor.
Ay - Yıldızlı ekibin iki NBA’lisi; Hidayet, Mirsad (eski) ve Mehmet (yeni) dün gece resmen Yugoslavya’nın tozunu attı. Basketbolda Dünya şampiyonluğunun Amerika ile birlikte en büyük adayı olarak gösterilen Yugoslav ekolünü, hem de Divac’lı, Stovakovic’li,

Yazının Devamı

Bir musibet bin nasihat

3 Ağustos 2002


<#comment> Futbolda sırtını yere getiremediğimiz Brezilya’yı basketbolda devirme girişiminde ilk denememiz başarısızlıkla sonuçlandı.
Topla oynanan tüm spor dallarında üst düzey performans gösteren Brezilya karşısında "pota platformunda" da elimize geçen ilk fırsatı iyi kullanamadık. Bunda dün 12 Dev Adam’ın kötü gününde oluşunun yanısıra Brezilya’nın "beklentilerin üzerindeki" performansı önemli rol oynadı. Önce adam adama, daha sonra da alan savunmasını inanılmaz bir sertlikte ve başarıyla uygulayan Güney Amerika ekibi, "maç boyunca bir türlü durduramadığımız" Machado - Sandro Varejao ikilisiyle potamızı bombardımana tuttu. Millilerimiz yedi sayı geriye düştüğü ilk periyotta oyunu içerden zorlamaya başlayıp, hücumda topu sabırla dolaştırarak skorda dengeyi kurdu. Harun’un oyuna girmesiyle hücuma hareketlilik geldi. Ancak ikinci periyotta "saman alevi" gibi parlayan 12 Dev Adam "üçüncü çeyrek kabusunu" yine yaşadı. Turnuvanın başından bu yana üçüncü çeyreklerde inanılmaz bir düşüş gösteren millilerimiz, "üç sayı sevdası" ve yine bireyselliğe kaçan şut seçimleri ile oyuna bir türlü ortak olamadı.
Son çeyrekte de girmeyen şutlar ve kaçan fauller oyuncularımızı iyice

Yazının Devamı

Zig-zag sendromu

2 Ağustos 2002


<#comment> Milli Takımımız dün Angola karşısında yine iniş çıkışlarla dolu bir oyun ortaya koydu. Oynadığı hazırlık maçlarında kalitesini yalnızca "Periyodik" olarak hissetiren 12 Dev Adamımız, oyunun belli bölümlerinde yaşadığı gelgitlere bir türlü dur diyemiyor.
Farkı bulduğu anlarda anlamsız bir biçimde duraklayan Millilerimiz, bu sıkıntısını giderdiği takdirde Avrupa ikinciliğinden çok daha büyük bir başarıya ulaşacak potansiyele sahip.
Maçın başında onbir sayı (17/6) öne geçen ardından 13. dakikada geriye düşen (29/30) Millilerimiz, alan savunmasındaki başarısıyla sol altı dakikada skoru 20 - 0 yaparak devre bitmeden 19 sayılık farkı buldu.
Ancak; bir devrede 49 sayı üreten Ay - Yıldızlı ekibimiz son iki çeyrekte sadece 17 sayı bularak tezatlarına bir yenisini eklemiş oldu. Neyseki, savunma yine iyiydi ve maçı 9 sayıyla da olsa kazanarak turnuvadaki galibiyetini ikiledi.
Bu olumsuzlukların yanında Milli Takım’ın en büyük artısı takımın en tecrübelisi ve yaşlısı Harun’un can simidi görevini başarıyla üstlenmesiydi. Rekabetin üst düzeyde olduğu takımda, ufak tefek bireyselliklerin yanında, takım oyunun giderek oturuyor olması da sevindirici bir gelişme.

Yazının Devamı

Darısı Eurolig’e

5 Haziran 2002


<#comment> Efes Pilsen, beş yıldır özlemini duyduğu şampiyonluğa dün Abdi İpekçi Salonu’nda on dakikada ulaşıverdi.
İlk dört maçın aksine bu kez müthiş bir motivasyonla oyuna başlayan Lacivert - Beyazlılar, Ülkerspor’u daha ilk çeyrekte çökertti. Efes oyuna o kadar iyi motive olmuştu ki, attığı şutların hepsi potayı buluyor ve Lacivert - Beyazlı oyuncular, savunmada da rakiplerine adeta duvar örüyordu. Birinci periyodda yakaladığı 16 sayılık farkı da maçın sonuna kadar korumayı - bu olağanüstü motivasyonla - sağladı.
Efes’te sahada oynayan beşten, kenardan gelen oyunculara kadar herkes üzerine düşen görevi bu kez fazlasıyla yaptı.
Bunların en başında da Mehmet Okur geliyordu. Mehmet, final serisindeki tutukluğunu dün geceki şovuyla üzerinden atarken, gerek skorda ve gerekse savunmada takımına büyük katkı sağladı, Mehmet Okur gibi oynadığında neler yapabileceğini herkese gösterdi.
Efes öylesine bir ilk yarı yaşadı ki, takımın skor yükünü üstlenen Brown’a sayı atma fırsatı bile doğmadı. Yüzde 67’yi bulan ev sahibi ekibin yıldızı ABD’li oyuncu, 24. dakikaya kadar yağmur gibi sayı yağdıran takım arkadaşlarını izleyerek, onlara asist yaptı. Stombergas’ın aksadığı

Yazının Devamı

Bir garip maç

29 Mayıs 2002


<#comment> Eğer Los Angeles Lakers - Sacramento Kings serisinin Staples Center’daki dördüncü maçında salonu dolduranlar, bu karşılaşmadan önce dünkü Efes - Ülker mücadelesini izleselerdi, eminim Robert Horry’nin son saniye üçlüğünde ayağa bile kalkmazlardı.
Efes ile Ülker, öylesine acayip bir ilk iki çeyrek oynadılar ki, şaşırmamak elde değil. Şut sokamayıp, aşırı top kaybı yapan Efes’in altı dakikada iki sayı üretmesi, ardından bu kez Ülker’in durup, rakibini izlemesi, ilk 14 dakika sayı atamayan Harun’un devreyi 14 sayıyla kapatması, ortaya garip bir tablo çıkardı. İki takımın da beş dakika oynayıp, beş dakika durduğu bu devre herhalde, tarihte hiçbir final serisinde görülmemiştir.
Kaya ve Kambala’nın henüz üçüncü çeyreğin başında üçer faule çıkması ve Mehmet’in de yine pota altında nal toplaması, Efes’i içeriden çökertti. Bu avantajı çok iyi değerlendiren Ülker, son iki çeyrekte sürekli içeriye top indirip rakibinin bu zaafından faydalanırken, Harun da Efes potasını dışarıdan yıkan isim oldu. Bir önceki maçta coach Murat Didin’in uzun süre kenarda oturttuğu 35’lik delikanlı Harun ve Lollis, bu kararın ne kadar büyük bir yanlış olduğunu dün açıkça ortaya koydular.

Yazının Devamı

Hakan’a dikkat

1 Mayıs 2002


<#comment> Darüşşaka, görünüşe göre ligde de Türkiye Kupası’nda kaldığı yerden devam ediyor. Kupayı bir hafta önce Efes’e kaptıran Yeşil - Siyahlılar, ligin "sonradan açılan" dişli takımlarından Pınar Karşıyaka önünde ikinci çeyrekte bocalamasına rağmen, üçüncü periyotta rakibinin üzerinden "silindir" gibi (25 - 11) geçti. Genelde inişli - çıkışlı bir grafik sergilemesine rağmen Vincent Jones’un pota altındaki caydırıcı gücü, Yaylo’nun skordaki istikrarı ve oyunun kaderini değiştirebilecek oyuncu sayısının fazlalığı Daçka’nın kazanmasını sağladı. Mehmet’in gününde olmayışına karşın Hakan’ın hem oyunu süratlendirmede ve hem de skora katkıdaki büyük oyunu evsahibi takımı rahatlattı. Gerektiğinde üzerine büyük sorumluluk alabilen Hakan, Efes’li Kerem’in formsuzluğu gözönüne alındığında, Milli Takım’ın Dünya Şampiyonası kadrosu için iyi bir alternatif görüntüsü çizmeye devam ediyor. Daçka’nın gizli silahları Ömer, Jensen ve Burak da "hamallık" yükünü başarıyla taşıyorlar, zor anlarda devreye girip takım arkadaşlarına "nefes alma" şansı tanıyorlar. Bu da, "cin" coach Halil Üner’in Darüşşafaka’sını "takım" yapan en önemli özellik ve de "güzellik" olarak göze çarpıyor.
Seriye 1 - 0

Yazının Devamı

Saunadaki çeyrek finalist

28 Nisan 2002


<#comment> Beşiktaş, ligdeki performansını Play - Off serisinde ilk kez yansıttığı maçta İTÜ’yü rahat yenerek Ülker’e rakip oldu. İki maçtır kapasitesinin sınırlarını zorlayan İTÜ, bu kez karşısında taş gibi bir Beşiktaş buldu. Siyah - Beyazlılar’ın gençliği ve fiziksel üstünlüğü, oyununu Orhun ve Levent Topsakal gibi tecrübeli yıldızlar üzerine kuran İTÜ’ye karşı bu kez ağır bastı. İlk çeyrekte İTÜ’nün, "zorunlu" kumarı tuttu. Pota altındaki zaafını içeriye kümelenerek gidermeyi amaçlayan İTÜ’nün rakibine tanıdığı boş şut şanslarını Beşiktaş, değerlendiremeyince birara on bir sayı geriye düştü. İkinci çeyrekten itibaren dengeli savunma ve hızlı hücumlarla İTÜ’nün ağır uzunlarına sahip olmasından faydalanan Beşiktaş üçüncü çeyrekte de maçı bitirdi.
Dünkü maçta ortaya koyduğu oyunla üç büyüklerin en güçlüsü olduğunu bir kez daha gösteren Beşiktaş, gençliğin hırsını, yeteneklerini üst düzeyde ortaya koyduğu taktirde Ülker’i de zorlayacak bir rakip kimliği taşıyor.
Coach Ahmet Kandemir’in de bu takıma yaptığı olumlu katkıyı unutmamak gerekir.
İTÜ de gelecek sezon iyi bir sponsor bulup kaliteli yabancılarla eski günlerinin arayışına girebilir. Takımdaki Levent Bilgin,

Yazının Devamı