Cüppeli bebekler

9 Ocak 2010




Bir haftadır “Tuti beni Cüppeli’ye götür “ diye diye tüyler bitti dilimde. Cüppeli Ahmet hocanızı bir televizyon kanalında gördüm, nasıl dersiniz siz, 'nur yüzlü bir adam.' Hani al bunu, Teddy Bear misali yap bebeğini, sür piyasaya. Bende jet var, Cüppeli'de jet ski sevdası. Büyük projelere imza atabiliriz diye düşündüm. Tuti üzerimdeki 2010 etkileri diye tanımladığı bu tür hal ve tavırlarım için bana bu hafta acayip bir program hazırlamış. Bu cumartesi ateşi hiç sönmeyecekmiş.
İlk olarak İstanbul 2010 Kültür Başkenti vesilesiyle sahneye konmuş oyun Kassas’ı izleyeceğiz saat 20:30’da Garajistanbul’da. Kassas, 'boş inançlarla karışık, abuk sabuk hikayeler anlatan kişi' demekmiş. Cüppeli sevdamın üzerine bu oyun iyi gidermiş. Oyun, seyyar satıcılar üzerineymiş aslında. Dükkanları bedenleri, bedenleri dükkanları olan seyyarlar üzerine. Bu İstanbul 2010 Kültür Başkenti hikayesi çok uzun hiyayeymiş Tuti’nin dediğine göre. Bir kurul gelmiş, diğeri gitmiş vs. Bir gün bana ayrıntılarıyla anlatacakmış. Şimdi eğlenme zamanıymış.
Bu cumartesi Şebnem Ferah konseriyle ateşliyoruz geceyi. Şebnem Ferah, Türk Evanescence diye takdim edildi Tuti tarafından bana. Benim Adım Orman adlı son

Yazının Devamı

2010 GEL BAKALIM

2 Ocak 2010



DJ Murat Uncuoğlu, Indigo’da bünyeleri yine müzikle dolduracak. Ama ben eski kafayım sanırım. Tarantinovari ruhumu eski 45’liklerle sarmalayacağım.


Bir memleketin müptelası olmak enteresan bir duygu. Pek çok bağımlı arkadaş var bizim oralarda. Hollywood olsun, L.A olsun, dolu. Lakin benim İstanbul bağımlılığım hiç birine benzemiyor. Karım Kelly’yi geçenlerde gizli gizli Tom’un karısıyla telefonda hakkımda konuşurken yakaladım. “Ne anlıyorsun ki o kadından. Yürüyen alışveriş merkezi mübarek ” dedim. “Mübarek de ne demek, neler oluyor sana Johnny” deyip ağlamaya başladı. Neyse ki bitti. Fatih Akın dostumun filmi Soul Kitchen bütün dertlerimi temizledi.
“Hollywood’a yüz vermeyerek büyük akıllılık ediyorsun Fatih” dedim galada kendisine. Babylon’daki After Party’de de içtim de içtim, eğlendim de eğlendim. Plakların başına ben de geçecektim ama kalmadı takatim. Fatih’le benim hayatımı film yapalım diyoruz. İstanbul bağımlılığıma dair, Tarantinovari, eğlenceli bir komedi. Ben hafiften hazırlıklara başladım. İsmini bile buldum; “2010, Gel Bakalım”

Yazının Devamı

YENi BiR BEN: JOHN TURCO

26 Aralık 2009

Yeni yıl geliyor. Genç adamlar değiliz, bünyeyi yormayalım da, yeni yıl partilerine tam gaz katılalım dedikçe ben, Tuti “Seni biriyle tanıştırıcam, hep sağlam olucan artık, gecelerin tek yaşlı kurdu olucan” dedi durdu bütün hafta. Beni, benimle tanıştıracakmış. Söylediğine göre, ben artiz bir kişi olduğum için, onu bunu oynamaktan bir türlü bendeki beni keşfedememişim. Tony Manero’yu kendimden daha iyi tanıyormuşum.
Bu sebeple beni, Metin Hara’nın vereceği, 'İç “BEN'le Tanışmak Seminerleri' başlıklı tuhaf bir seminere götürecekmiş. Bugün ilki varmış ve devamı da olacakmış. Saat 14:30 ile 16:30 arası Profilo Alışveriş Merkezi’ndeki bu seminerde kendime tutulacakmışım. Sevginin ve düşünce gücünün neler yapacağını öğrenecekmişim. “Bak Tuti bu iş biraz şu Secret denen manasız kitabı hatırlattı bana. Siz bu tür olaylara yüz vermiyorsunuz diye geldim ben buralara” diye başladığım cümlemi ağzıma tıkadı bir şiir ile; “Beni bende demen bende değilim bir ben vardır bende benden içeri”. Öyleyse dağılın içimdeki bütün Hollywood izleri.
Tuti’nin adını John Turco koyduğu benden içeri benimi CRR’de saat 20.00’de başlayacak Johann Strauss Ensemble Yılbaşı Konseri ile kutlamayı düşünüyoruz.

Yazının Devamı

KOLBASTI ÖĞRENiYORUM

19 Aralık 2009

Tuti gözünü Oscar heykelciklerime dikti. İki tane var zaten. Biri, bu köşeye de adını veren unutulmaz filmim 'Saturday Night Fever’dan, diğeri malumunuz 'Pulp Fiction'. Israrla sordum ne yapacağını ama söylemedi. “O zaman getirmiyorum” deyince de sadece “Berlusconi işte abi” dedi. Bu da bana yetti. Heykeli fırlatmayı düşündüğü kişiler varmış. Sır gibi saklıyor kim olduğunu ama yakında bütün Türkiye Tuti’yi konuşacakmış. Benim 'Pulp Fiction' En İyi Erkek Oyuncu Oscar heykelciği, birilerinin burnunda fena patlayacakmış.
Heykeli getirdim ama Tuti’nin içindeki bu şiddetin dinmesi için elimden geleni yapacağım. Geldiğimden beri “Maça gideceğiz” diye sayıklıyor. “Futbolla arası iyi olan bir adam değilim ben. Benim aram Amerikan futboluyla, beyzbolla falan iyidir” dedimse de dinletemedim. Belki üç beş tezahürat yapar da heykel fırlatma aşkı da kaybolur diye kabul ettim. Bu cumartesi saat 13:30’da Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu’nda Kasımpaşa-Manisa-spor maçındayız. Heykeli de götürecek yalnız, pamuklara sarmış sarmalamış bekliyor. Korkuyorum...
Maça gideceğim diye kendisiyle ödül mahiyetinde kral bir konsere götürecekmiş Tuti beni. Bedük’müş şahsın ismi. 'Dans Devrimi' diye tam bana

Yazının Devamı

SABAHA KADAR DANS

12 Aralık 2009

Ortaköy Zuma’da zum olduk dün gece. Sake üstüne sake ‘Son Samuray’daki Tom’a döndük. Bu gece içki yok. Hatta hayat boyu yok. Bir yandan da Tuti’ye laf yetiştiriyorum. Geçen çıktığım Jay Leno Show’da yaptığım 'Nicholas Cage Barbara Streisand’a aşık olursa' taklidimle nasıl da rezil olduğum saptamasını yap yap bitiremedi. Ben de pişmanım ama olan olmuş bir kere. Kendimi eğlenceye verip unutmaya çalışıyorum işte.
Bu cumartesi ayrı takılıyoruz Tuti’yle. O İş Sanat’a Monica Molina konserine, ben CRR’ye Philip Glass piyano resitaline gideceğim. Monica Molina gibi böyle Celine Dion Sennediyon’u andırır hanım hanım sesler sevmiyorum. Bu Tuti gecelerin adamı falan tamam ama müzikten anladığı kanaatinde değilim. Philip Glass nasıl kaçar, nasıl kaçırılır? Bildiğiniz gibi herbir şeyi çalabilir Glass. Lakin piyanoyu ayrı çalar. Bu konserde de zaten solo piyano yorumlarını dinleyeceğiz. Hem de kendi şarkılarının. Yani cumartesi ateşini 'gözlerimi kaparım, huzuruma bakarım' şeklinde başlatacağım. Konserlerin ikisi de saat 20:00’da başlıyor.
Philip Glass sonrası, ‘bana kaderimin bir oyunu’ Tuti’yle buluşacağım. Bir türlü Türkiye’ye gelemeyen Radiohead’in tribute grubu Green Plastic’i

Yazının Devamı

AÇAR YEDİVEREN TÜRK HANIMLARI

5 Aralık 2009

Herkes çıldırmış gibi Sarah Palin’in 'Going Rogue' kitabını okurken, elimde pembe ‘Aşk’ kitabıyla dolanmak bana pek iyi gelmedi. Biricik minik dostum Tom Cruise halimden pek dertli. “Projemiz bile yatar bu gidişle” diyor. 1969 yapımı 'Butch Cassidy and The Sundance Kid’i yeniden çekeceğiz birlikte. Sizin memlekette 'Sonsuz Ölüm' diye çevrilmiş. Bir alaka kuramadım. Hatırlarsanız Butch, Paul Newman’dı filmin orijinalinde. Sundance de Robert Redford. İki kişilik bir çeteydiler bunlar. Bu kudretli çetenin güçlü insanı ben olacağım tabii, zekası da Tom. Çok akıllı olduğundan değil, bıdık olduğundan.
Bu hafta 'The Jay Leno Show' senin, 'Conan O’Brien' benim dolandım durdum ve çok yoruldum. Tuti’ye kalsa beni Okan Bayülgen’e de çıkaracak. “Öyle her gün program yapan adamdan hayır gelmez Tuti.” dedim ve kapattım konuyu. Bu 'Aşk' kitabı beni benden alıyor sanki. Belki de hepsi onun etkileri.

Hüsn-ü Ceza
Tuti, “Bu haftanın bomba konseri hepsini siler üzerinden” diyor. Kokain olaylarından dolayı Türkiye’nin Whitney Houston’ı sayılan Deniz Seki konserine götürecek beni. Hapishaneden çıktığından beri ilk konseri olacakmış. Tuti ha bire “Yedi kızı, yedi bitirdi Hüsnü” diyor. Hüsnü kim? Kimi

Yazının Devamı

ALNIMIZDA KANIMIZ, SOKAKLARA AKARIZ

28 Kasım 2009

Tuti’yle buluştuğumda alnında bir parmak kan vardı. Panikledim ama Kurban Bayramı geleneklerindenmiş. Kestiği kurbanın kanından alnına sürmüş de gelmiş, bir şişeye koymuş bana da getirmiş. Hintliler gibi olduk, sevimliyiz. Bu arada Scientology peşime adam takmış, Türkiye’deki tarikatlarla bir ilişkim var mıymış yok muymuş araştırmasına soyunmuşlar. Şeytan diyor ki, kes ilişiğini, git sufi ol, döne döne gez Türkiye’nin dört yanını. Al çoluğu çocuğu, tut tasavvuf yolunu. Tuti’ye bu dileğimi söyleyince bir kitap hediye etti bana: Elif Şafak'tan 'Aşk'. “Yeni başlayanlar için Sufizm” gibi bir şey dedi. Pembe kapağı yüzünden karizmamın sarsılmasından korkuyorum yalnız. Sonradan öğrendim ki erkekler için gri kapaklı da yapmışlar ama Tuti nedense bana bu pembişi uygun görmüş. Neyse, hepinizin Kurban Bayramı kutlu olsun sevgili canlar.
Dostum ve de rehberim Tuti uzun uzun anlattı bana bayramınızın anlam ve önemini. “Lakin pek çok insan için en büyük anlam tatildir abi” diye de ekledi hemen ardından. “Biz de fırsat bu fırsat, sakin İstanbul’da dolanıp dururuz” sevincimi pis pis gülerek karşıladı. Tatili olmayan, İstanbul’un eğlence mekanlarına normalde uğramayan, uğrayamayanlarla

Yazının Devamı

ANDROPOZA ÇARE EĞLENCE

21 Kasım 2009




Benim jet hiç bu kadar hareketli bir dönem geçirmemişti. Gidiyorum, geliyorum, ben bunu hep yapıyorum. Evde karım, çocuklarım, hafiften arızaya başladılar. Kate’e göre andropozdayım. Son oynadığım film 'Old Dogs' da beni fena yıktı. Kızım, karım, ben, bir köpek ve de Robin Williams oynuyoruz.
Andropozum sebebiyetiyle bu hafta erken geldim İstanbul’a. Artık rehberlikten çıkmış, can dostuma dönüşmüş Tuti’nin evine gittim hemen. Hafta arası dışarı çıkmayalım da, hafta sonu coşalım diye oturduk TV seyrettik. TRT’nin yeni müzik kanalının galası vardı. Türk pop müziğinin iki divası Sezen ve Ajda’yla tanıştım ekrandan. Sahnedeki bu iki çılgın kadın ve izleyiciler arasındaki büyük tezat dikkatimi çekti. İzleyenler çok suratsızdı. Hele de Tuti’nin Başbakan yardımcısı olduğunu söylediği Bülent Arınç Bey. Sanki bu kadınların hareketlerini aslında hiç tasvib etmiyordu.
Bu sorular kafama çok takılınca Tuti, Türkiye’yi daha iyi tanıyacağıma inandığı bir performans önerdi hafta sonu listemize. Açılışı cumartesi saat 20:30’da Galata Perform’da 'Üçüncü Evren' ile yapıyoruz. Bir zamanlar çarşaflıyken göbek dansçısı olan bir kadın, eski komünist yeni kapitalist Devrim ve zengin çevreci

Yazının Devamı