Çok yakıştı

5 Haziran 2008

Fenerbahçe Ülker, öylesine bir özgüven ve kararlılıkla çıkmıştı ki sahaya, karşısında ne olursa olsun yıkıp devirecek dev bir kasırga gibiydi...
Enerjisini tribünlerdeki binlerce taraftarından alan sarı - lacivertli basketbolcular, genci, tecrübelisi, yabancısı, yerlisiyle tam bir “takım” olduklarını bir kez kanıtlarken, şampiyonluğu da fazlasıyla hak eden taraf olarak tarihteki yerlerini aldılar.
Aslında, ne şampiyonluğu kucaklayan Fenerbahçe, ne de Türk Telekom adına farklı bir anlayış ve oyun kurgusu yoktu sahada aslında dün... Sarı - lacivertliler, Abdi İpekçi’deki ilk maçta sahaya ne koyduysa, dün sadece biraz daha düşük bir şut yüzdesiyle aynısını yapıp, rakibine maçı kazanacağını daha ilk beş dakikada “iliklerine kadar” hissettirdiler. Olağanüstü bir özgüven, tükenmek bilmeyen kazanma hırsı ile yeteneklerini bütünleştirip, kontrolü asla rakibe bırakmadan sahada istediklerini elde ettiler.

Tanjevic’in doğrusu
Türk Telekom ise, tüm final serisi boyunca neyi beceremediyse, dün de yine

Yazının Devamı

Blokla gelen zafer

2 Haziran 2008

Türk Telekom da, Fenerbahçe Ülker de sanki kaliteyle bezenmiş kıran kırana mücadele için serinin dördüncü maçını beklemişlerdi... Bir final serisinde olması gerektiği gibi nefis bir mücadeleye sahne olan karşılaşmada galibi, “küçük ancak önemli” bir detay belirledi.
Türk Telekom, Ankara’daki üçüncü maçta olduğu gibi oyunun genelinde pota altından rakibi çökertme yoluna giderken, bunda bu kez Lang’in yerine Dudley faktörüyle etkili oldu. Dudley, Vidmar bazlı Fener pota altını Tutku ve El Amin’in organizasyonundaki ikili oyunlarla kevgire çevirirken, Fenerbahçe’yi oyunda canlı tutan ise olağanüstü bir çizgi tutturan Ömer Onan oldu. Solomon’un erken faul problemine girdiği sarı - lacivertliler, bu sayede zaman zaman Mirsad ve Mrsic’in de devreye girmesiyle skoru hep dengede tuttular. Ancak ibrenin Fenerbahçe lehine dönmesini sağlayan maçın kırılma noktası ise son iki dakikada yaşandı.
İki takımın da beş dakika skor üretemediği bu periyotta

Yazının Devamı

Tutkulu Telekom !

31 Mayıs 2008

Sahaya Tutku’suz çıkan Türk Telekom, oyunda “tutkusuz” olan ise Fenerbahçe Ülker’di dün akşam...
Tutku gibi önemli bir asını bir maçlığına kaybeden mavi - beyazlılar, onun yokluğunda, serinin ilk iki ayağında olmadığı kadar hırslı, ihtiraslı ve daha bir takım havasında, kazanmayı da daha çok arzu eden taraftı bu kez...
Doğasında olmasa da, motivasyon ve hırsı ile belli bir noktaya getirebildiği savunmasıyla rakibine bu anlamda azami sorun çıkaran Telekom, Dudley’in erken faul problemine girmesine rağmen hücumda neredeyse her topu içeri indirip, ilk iki maçta yapamadığını yaptı, Fenerbahçe’yi içeriden çökertti. Pota altına atılan her topu (9/9 isabet) adeta “kanatlanıp” havada smaç ya da tiple tamamlayan Lang’in henüz devrede 21 sayıya ulaşması, ilk iki maçta rakibini savunmasıyla ezen Fenerbahçe Ülker’in de, “motivasyonsuz” haliyle ne kadar “vasat” bir görüntüye bürünebildiğini gösteriyordu.

Sadece seyrettiler
Vidmar, Oğuz ve

Yazının Devamı

Savunmayan, kazanamaz !

28 Mayıs 2008

Basketbolda artık “atarak kazanılamayacağının” en güzel örneğiydi dünkü Fenerbahçe Ülker - Türk Telekom karşılaşması...
Günümüz basketbolunda, istediğiniz kadar hücum gücü olağanüstü oyunculara sahip olun, eğer savunmanız yeterli değilse büyük hedeflerin takımı olamazsınız!..
Fenerbahçe Ülker’den dün bir tokat daha yiyen Telekom, işte bu yüzden hücumda El Amin - Dudley ikilisinin olağanüstü gayretine rağmen takım halinde savunma zaaflarının kurbanı oldu. Dudley - El Amin ikilisinin gayreti derken, yanlış anlaşılmasın. Hücumda bu iki oyuncu da omuzlarına binen ağır yükün üstesinden geldiler. Ancak Telekom’da “yardımlaşma olgusu” yine oyunun iki yönünde de “sıfır” düzeyinde seyredince, bu iki oyuncunun da savunma zaafları tüm açıklığıyla ortaya çıktı.
Dolayısıyla her ikisinin skor toplamı 57 olsa da, yine bu ikilinin pozisyon hataları ve zamanlama zaafları, özellikle Dudley’nin bulunduğu pota altı bölgesini “madene”

Yazının Devamı

Kaçınılmaz son

26 Mayıs 2008

Birbirinden her şeyiyle farklı öylesine iki takım vardı ki dün sahada, maçın da böylesine açık ara bitmesinden başka bir seçenek olası değildi!..
Fenerbahçe Ülker, yarı final serisinde de Efes Pilsen’e karşı “12 kişilik rotasyonun” tam kapasite ile göreve hazır olduğunun ilk sinyalini vermişti. Dün de ilk çeyrekte aksayan Vidmar hariç, maça başlayanı, sonradan gireni, kenara gidip geri geleniyle müthiş bir motivasyon ve ahenk içinde her oyuncusundan verim alan bir Fenerbahçe vardı sahada...
Daha devresinde biten bir maçın, 40 dakika sonunda ortaya çıkan istatistik verilerini analiz etmek yerine, 2. çeyreğin son beş dakikası ile üçüncü çeyreğin başlangıcındaki çarpıcı detayları vermek de yeterli aslında; iki takım arasındaki dünkü “büyük uçurumu” anlatmak için... 15.09’da Tutku’nun üçlüğüyle skor 36 - 36 olduktan sonra Fenerbahçe’nin silkinişi ve devre sonuna kadar süren 17 - 2’lik seriye reaksiyon

Yazının Devamı

Mesnet’in hakkını vermek

25 Mayıs 2008

Sözlükteki karşılığıyla ‘dayanaksız’ anlamına gelen “mesnetsiz” kelimesi, eski Türkçe’de ‘mevki ve makam’ olarak ayrı bir anlam ifade ediyormuş aslında !..
Beşiktaş kulübünün, önceki gün yazdığım ‘Kartal kendini yaktı’ başlıklı haber yoruma yaptığı yalanlamayı okuyunca, içinde geçen ‘mesnetsiz’ ifadesine şaşırıp, açıkçası sözlüğe bir kez daha bakma ihtiyacı hissettim; iyi de yapmışım !..

Gerçekçi olmak gerekir
Kelimenin, yeni keşfettiğim bu anlamından yola çıkarak, mevki ve makamın, Türkiye’ye malolmuş bir büyük kulüp için ne anlam ifade ettiği hakkında kafamda oluşan soru işaretlerine değinmek istiyorum.
Mevki ve makam, eğer oturduğunuz, Beşiktaş gibi büyük bir camianın yöneticilik koltuğu ise ağırlık, ciddiyet, tecrübe ve daha da önemlisi “gerçekçi” olmayı gerektirir. Gelelim yalanlamanın içeriğine...

Herkesin dilinde
Sezon başından beri camiada hemen herkesin diline dolanan, basketbol şubesindeki parasal sorun, nasıl

Yazının Devamı

Liderin çok, derdin yok!

21 Mayıs 2008

Öne geçip, farkı açıp, sonra rakibine yakalansa da, ritmini kaybedip bocalasa da, kısacası maçın belli bölümlerini kötü de oynasa, sahada eksikleri gedikleri kapayacak birilerini mutlaka buldu Fenerbahçe...
Maçın başında “yine favoriyim” duygusunu rakibine “derinlemesine nüfuz ettiren” sarı - lacivertliler, 17 sayı farka ulaştıkları bir yarı final serisinde bile kadro zenginliğinin özgüveniyle “rehavete kapılma lüksünü” doyasıya kullanıp da hâlâ kazanabiliyorsa (!) eğer, Efes’in de buradan kendi payına düşen dersi çıkarması gerekir...
Sahada zaman zaman “dengesiz” şut seçimleriyle rakibi kazanmaya tahrik eden bir görüntü içinde olsalar da, rotasyon ve dolayısıyla paylaşım alışkanlığının olumlu yönü dün yine Fenerbahçe’ye maçı kazandıran en önemli faktördü. Hutson’sız Efes’te, skorerler Spencer (Spensıfır !) ve Serkan’ın toplamda bile çift haneyi bulamaması (5 sayı da Serkan’dan), Ermal’in 27 sayılık

Yazının Devamı

Fenerbahçe terazisi!

18 Mayıs 2008

Fenerbahçe Ülker, Efes Pilsen’e göre oyunun her yönünde çok daha “dengeli” bir takım olmanın artısıyla kazandı dün...
İstatistiklere de yansıyan bu görüntü, sarı - lacivertli takımı maçın her boyutunda öne çıkardı. 40 dakika boyunca, özünün dışına çıkıp, Fenerbahçe’ye karşı pota altında üstünlük kurma çabası içindeki Efes Pilsen’in bu taarruzunu son derece akıllı bir biçimde göğüslerken, rakibin 49 denemesinden 30 kez boş dönmesini “iyi savunma” ile sağladılar. Ömer Aşık, Semih Erden ve Mirsad ile bu denemelerin altısında Efes’in karşısına blokla çıkan, yani duvar ören sarı -lacivertliler, 12 sayı girişimini bu şekilde “veto” etmeklea kalmayıp, 43’e 33 ribaund üstünlüğüyle “ikinci şans” toplarını da kendileri yarattılar. Dış atışlarda da Solomon, Ömer Onan ve Preldzic’in fazla devreye girmesine gerek kalmadan, normal bir yüzde tutturup (7/20’ye karşı 10/25), açıkçası maçı

Yazının Devamı