Uydu Hermitage müzesi yakında Amsterdam’da

24 Nisan 2008

HERMİTAGE...Bize Rus Çarlarını, zenginliği, saltanatı ve görkemli sanatı anımsatıyor. Hermitage da St. Petersburg’u...Hermitage Müzesi ’nin hikayesi 1764’te St. Petersburg’da başlıyor. Rus Çariçası Büyük Katerina ,  Berlin’de bir müzayededen 200 tabloyu birden satın alınca aşka geli yor ve koleksiyonculuk hevesi de böylece başlamış oluyor. Kışlık sarayının yanına bir başka saray daha yaptırıyor ve aldığı bütün sanat yapıtlarını buraya yerleştiriyor.
Kendisinden sonra gelen Romanov’lar da koleksiyonu zenginleştiriyor ve  Hermitage Müzesi büyüdükçe büyüyor ve 1917 yılından sonra da Devlet Hermitage Müzesi olarak anılmaya başlıyor.
Bugün Hermitage’ın 3 milyon objelik bir koleksiyonu var, 1917 yılındakinden 2 milyon daha fazla.  Bu yapıtların  hepsini birden sergilemek tabiki mümkün olamıyor. 
Daha önce Londra’daki Somerset House’un Yönetim Kurulu Başkanı Baron Rothschild, St. Petersburg’daki Hermitage müzesi direktörü Mikhail Piotrovsky’yi

Yazının Devamı

Kim bu 42 numara?

15 Nisan 2008

“Benim bir merakım vardır: Frenklerin hobi dedikleri bu merak bende hat sanatı üzerinedir. 15. Yüzyıldan bu yana, aralarında pek büyük sanatkârlar bulunan hat ustalarının yaptıkları nefis kompozisyonları seyretmeye doyamam. Bence hat sanatı bu tarafıyla bir resim sanatıdır.” Bu sözler Şevket Rado’ya ait.
Yaşı tutanlar Şevket Rado’nun adını hiç olmazsa Hayat Mecmuası’nı, Ses Mecmuası’nı çıkaran kişi olarak tanırlar. Şevket Rado ondan önce de yıllarca Akşam Gazetesi’nde yazmıştı. Türkiye’nin sıkı hat koleksiyoncularındandı. Eski yazıyı da iyi bildiğinden eski yazının gözden düştüğü 1960’larda eski yazıyla yazılmış kitaplar, levhalar, hilye-i şerifler, fermanlar, beratlar toplamaya başlamıştı. Bugün Türkiye’de birçok müzenin, koleksiyonun belkemiğini Şevket Rado’nun 1988 yılında vefat edinceye kadar topladığı koleksiyonu oluşturuyor.

Şevket Rado’nun koleksiyonu
Pazar öğleden sonra Portakal Müzayede Evi Conrad Otel’de Şevket Rado’nun kütüphanesinden ve duvarlarından birçok eser

Yazının Devamı

Şarlken’in ruhu sızladı

10 Nisan 2008

İspanya’nın Sevilla (Seviyya okunuyor) kentindeki Alkazar Kraliyet Sarayı, Sakıp Sabancı Müzesi’nin Hat Koleksiyonu’nu sergiliyor. Hat Koleksiyonu Sakıp Sabancı’nın özel koleksiyonu iken bütün dünyayı dolaşmıştı. Bunlar Sabancı Müzesi’ne geçtikten sonra ilk kez üç ay önce Türk Büyükelçiliği’nin açılışının 150. yılını kutlamak üzere Madrid’e gitti.
Şimdi artık Sevilla’da, hem de anlamlı, kendisine yakışan bir mekânda, Alkazar Sarayı’nda. Al-kasr olmuş Alkazar. Çünkü saray 10. Yüzyıl’da Müslüman Endülüslerin İber Yarımadası’nı 700 yıllık yönetimi sırasında bir hisar olarak yapılmış sonra  14. Yüzyılda Hıristiyanlar adayı aldıktan sonra yakıp yıkmadan üzerine saray inşa etmiş. Görülmeye değer bir  yer. Hıristiyan İspanya’nın İslami mimarlık unsurlarını kullanarak yaptıkları bu yapıya 16. Yüzyılda Şarlken de Gotik unsurlar ilave etmiş.
Her tarafı saklı köşelerle,  iç bahçelerle, seramik panolarla dolu. 

Yazının Devamı

Muhsin Ertuğrul sahnesine tavandan düşen kediler

3 Nisan 2008

Mart ayının son günü Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin perdeleri son kez açıldı ve kapandı. Hikmet Körmükçü, Nedim Saban, Macide Tanır gibi tiyatro insanları dizelerle, gözyaşlarıyla bu olaya tanık oldular . Ertesi gün de  Meclis kürsüsünden CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal “İstanbul’u yağmalıyorlar, sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul” dedi.  Bunlardan önce, 27 Mart Perşembe sabahı  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş gazetecileri Sait Halim Paşa Yalısı’nda kahvaltıya davet etmişti. Sağına danışmanı Kenan Işık, soluna ise İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya oturmuştu.
Kahvaltı masasının civarına bir yere de koskoca bir maket yerleştirilmişti,  Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nu da içine alacak Lütfü Kırdar Kongre Vadisi’nin maketi. Başkan Topbaş; “Bizden şüpheleniyorlar,  Muhsin Ertuğrul Sahnesini yıkıp yerine cami yapacağımızı sanıyorlar” dedi, alaycı bir şekilde. Yalan mı? AKP’nin kökleri olan partiler “Taksim’e

Yazının Devamı

Paranız varsa sanat fonuna yatırın

27 Mart 2008

Proje 4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi Levent’te Kanyon Alışveriş Merkezi’ne komşu bir mekân. Sevda ve Can Elgiz damıtılmış zevkleri olan güncel sanat yapıtları toplayan koleksiyoncu bir karı koca. Birkaç yıldır Proje 4L’de sergiler açarak, kendi koleksiyonlarını sergileyerek İstanbullulara güncel sanatı önce tanıtmaya sonra da sevdirmeye çalışıyorlar.
Proje 4L/de dün açılan “Yarının şafağı” başlıklı sergide İtalyan güncel sanatı tanıtılıyor. Elgiz çifti ile birlikte 11 kolleksiyoncu 40 yaş altı 12 İtalyan güncel sanatçının yapıtını sergiliyor. Bu koleksiyonculardan 10’u İtalyan. Geçen gece Sevda ve Can Elgiz evlerinde bu koleksiyoncuları, sanatçıları, İtalyan Kültür Merkezi ve Başkonsolosluğu’nun yetkililerini çağırdıkları bir davet verdiler. İtalya’nın en önemli koleksiyonerleri ve güncel sanatçılarıyla tanıştım bu davette. Sevda, Can ve kızları Ayda ve Canda Elgiz’in daveti verdikleri evden bahsetmeliyim önce.Yalın ama çok şık bir ev. Duvarlar güncel sanat resminin en iyi

Yazının Devamı

Bravo genç tasarımcılara

20 Mart 2008

Moda Tasarımcıları Derneği’nin uzun zamandır hazırlandığı İstanbul Fashion Lab, yani Türkçe’siyle İstanbul Moda Laboratuvarı geçen perşembe başladı ve cumartesi akşamı Özlem Süer defilesiyle bitti. Tasarımcılar 2009 Sonbahar/Kış koleksiyonlarını tanıttı. Perşembe;  Ümit Ünal, Hatice Gökçe ve İdil Tarzi, cuma;  Bahar Korçan ve Arzu Kaprol gibi ağır toplar, cumartesi de Ezra-Tuba Çetin Kardeşler ve Özlem Süer, toplam yedi defile yapıldı.
Tophane-i Amire’nin içine kurulan podyumun kenarlarındaki amfi hıncahınç doluydu. Hem de her üç gün. Yabancı basın vardı.
İstanbul’da yeni şube açan ve özellikle moda sektöründe uzmanlaşan L’Appart Halkla İlişkiler Şirketi  bir e-posta atmış, Fransız tekstil dergisi Journal du Textile’in tam sekiz sayfa ayırdığını anlatıyor bu etkinliğe ve Özlem Süer’e. L’Appart’ın da ilk uluslararası işiydi.
İstanbul Fashion Lab’in fikir babaları arasında Hakan Yıldırım da var. Bu moda haftasının amacı aynı Milano, Paris ve New York’taki gibi

Yazının Devamı