Bu kafayla daha kaç tarih kül olur?

4 Aralık 2008

“Bir tarih kül oldu”. 1960’larda gazetelerde sık sık rastlanan manşetlerden biri bu. Yanan tarihi binaların habercisi... Artık böyle haberlere rastlanmıyor, çünkü İstanbul’da ahşap bina neredeyse hiç kalmadı. Asya yakasından Yeşilköy’e kadar uzanan ahşap bir kuşak kaybolmuş durumda.
Biraz nostaljik takılmak istiyorsanız, Pera Müzesi’ne bağlı Tepebaşı’ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ndeki sergiye gidip bir göz atın. İstanbul’da günümüze kadar ulaşabilen nadir ahşap konutlardan örnekler sergileniyor. Sergi 17. yüzyılda yapılan Amcazade Yalısı’yla başlıyor, 20 yüzyılda yapılan Büyükada evleriyle akıp gidiyor. Boğaziçi’nin yalıları yine en iyi korunanlardan.
Bir de sergide Zeyrek ve civarında o dönemlerin yeni oluşmaya başlayan küçük burjuva evleri var.
İç süslemeler de güzel
Sadece evlerin dışları değil, iç süslemeleri de çok güzel. O merdiven trabzanları, kapı tokmakları, tavan süslemeleri ahşap binalarla birlikte yok olmuş gitmiş. Yangından kurtulan ahşap evleri yıkıp da be-te-be’ye çevirirken kurtulan süslemeler de Çukurcuma’da, Üsküdar’da satıla satıla bir tarih yok olmuş.
Bu mücevher gibi ahşap binaların yana yana kül olmasını önlemek için 19. yüzyılın

Yazının Devamı

Ünlü İtalyan yönetmen Ferzan Özpetek

20 Kasım 2008

Birkaç gün önce, New York, Modern Sanatlar Müzesi’nden (MoMa) bir mail aldım. Dünyanın en önemli modern sanat yapıtlarının sergilendiği müzeden, olacağını daha önceden bildiğim bir etkinlikle ilgili basın bülteniydi aldığım.
Basın bülteninin başlığı şöyleydi; “MoMa, Cinecitta Holding’le işbirliği sonucu, İtalyan yönetmen Ferzan Özpetek’in filmlerini sunar.” Birden içim burkuldu, ağzımın tadı değişti, bu Ferzan Özpetek bizim ki değil mi? Tam da geçen haftalarda Ferzan Özpetek ile Habertürk’teki programım için röportaj yapmışım; “Ne güzel birkaç yıl içinde Orhan Pamuk, Fazıl Say, Nuri Ceylan Bilge, Ferzan Özpetek gibi Türkler bizim gibi uluslararası başarıya aç bir halka başarılar getirmiş, bunu neye bağlıyorsun?” gibi bir şeyler sormuştum, o da birşeyler söylemişti. Şimdi gel sen 50 yaşına merdiven dayamış Ferzan Özpetek’i İtalyan yap.
Kırıldım için için
Basın bültenini sonuna kadar bir nefeste okudum acaba “Türk-Türkiye” laflarını da geçirmeye zahmet edecekler mi diye? Yok..
“En önemli çağdaş İtalyan filmcilerinden Ferzan Özpetek” diyor, başka birşey demiyor. Koca bir haftayı onun filmlerine ayırıyor ama “Ferzan Özpetek (doğumu İstanbul 1959)” ve “Karşı Pencere ve

Yazının Devamı

Maestro Bülent Eczacıbaşı

13 Kasım 2008

Dün akşam Lütfi Kırdar’da Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın konseri vardı. Konuk şef de Bülent Eczacıbaşı’ydı. Çaykovski’nin Fındıkkıran Bale Suiti’nden 3 bölüm çaldı. Biliyorsunuz, iki yıldır işadamı konuk şefler bir hibe karşılığı Borusan Filarmoni’yi yönetiyorlar ve o para ile de öğrenciler saygın müzik okullarında lisans üstü eğitim görüyor.
Bu fondan yararlanarak New York’ta The Juilliard School’da okuyan Fagot sanatçısı Burak Özdemir de konserde Mozart’ın Fagot konçertosunu çaldı. Bir gün önce Borusan’ın İstinye’deki binasında konserin provalarına da gitmiştim. Borusan Kültür Sanat Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Hamedi’nin ikram ettiği sandviçleri atıştırıyorduk. Bülent Eczacıbaşı öğle tatilinde işten çıkmış gelmiş.
Gayet serinkanlı
Ceketini kravatını çıkardı, sandalyenin arkasına astı, gömleğinin kollarını sıvadı, çıktı şef kürsüsüne. Allahım, insan bir heyecan ifadesi bile takınmaz mı? Gayet serinkanlı, sanki Eczacıbaşı Holding’in kırk yıldır yaptığı yönetim kurulu toplantısı. Oysa geçen sene yine aynı orkestrayı yine aynı Lütfü Kırdar’da yöneten konuk şef Rahmi Koç, Vivaldi’nin Dört Mevsim’inin notalarını batonunuyla orkestraya fırlatırken yüzünün trans

Yazının Devamı

Dostluklar iş olunca kazanç artıyor

6 Kasım 2008

Bugün sizlere iki arkadaşlık, iki dostluk öyküsünün nasıl iş ortaklığına dönüştüğünü anlatacağım. İlki İstiklal Caddesi’nin ünlü Mısır Apartmanı’nda açılan Casa Dell’Arte Sanat Galerisi’nin öyküsü:
Hızlı giren galeri Casa Dell’Arte
Yunus Büyükkuşoğlu ile Moiz Zilberman birer küçük sanayici. İkisinin de Kartal Maltepe taraflarında otomobillere, beyaz ev eşyalarına yedek parça imal eden fabrikaları var ve ikisi de uzun bir süredir sanat yapıtları, tablo koleksiyonu yapıyorlar. Yunus Büyükkuşoğlu iki yaz önce Torba Koyu’nda 11 odalık lüks bir otel açtı Casa Dell’Arte adıyla ve içerisine karısı Fatoş Hanım’ın da büyük emeğiyle topladığı resimleri, heykelleri yerleştirdi. Otel hemen yabancı dergiler tarafından yeni açılan butik oteller kategorisinde beğeni toplamaya, listelere girmeye başladı.
Geçen yaz da yurtdışından kocaman bir Botero resmini kiralayıp bu otele getirdiler. Mısır Apartmanı’ndaki sanat galerisinde bu iki arkadaş ortak oldu. Moiz Bey galerinin başına geçti, vaktinin büyük bir kısmını profesyonelce bu işe verdi, Hollanda’nın Maastrich kentinde her yıl yapılan Tefaf Sanat ve Antika Fuarı’nın İcra Kurulu kendisini Tefaf Fuarı’nı dünyada tanıtması için elçi seçti.

Yazının Devamı

1 güfte 12 beste

23 Ekim 2008

Yarın akşam Lütfü Kırdar Kongre Sarayı’nda Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın bir konseri var. Tekfen, bu konseri Cumhuriyet’in 85. yılına hediye ediyor. Çünkü konserde 1921’de açılan İstiklâl Marşı Yarışması’nı kazanan 55 eserin ele geçebilen 12’sini seslendirecek orkestra. Öyküsünü bir dinleyin. Ben Tekfen’in ortaklarından Nihat Gökyiğit’in ağzından bu tarihi hikâyeyi zevkle dinledim:
Nihat Bey ve Hayrettin Karaca’nın bir sloganı varmış; “Üzerinize vazife olmayan işlere karışın!” Daha önce Tekfen’e bir kitap hazırlayan yazar Mehmet Altun bir gün yeni bir proje getirince de “Nereden çıktı bu?” dememişler bu yüzden. Mehmet Altun, 1964 baskısı Muhittin Nalbanoğlu’nun kitabında bahsedilen yedi besteyi daha da artırabilir miyiz acaba diye başlamış araştırmaya. Ne Kızılay, ne sahaflar gitmediği yer kalmamış. Sonunda 12 besteye çıkartabilmiş yarışmaya katılan 55 eserden arda kalanları. İşte yarın gece Tekfen Orkestrası bu 12 besteyi tek bir güfteyle seslendirecek, bildiğimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Korkma, sönmez bu şafalarda yüzen alsancak...” diye başlayan güfteyle.
İstiklâl Marşı’mız bakın nasıl doğmuş: Yıl 1920, Ankara’da TBMM açılmış, milli hareket güçleniyor, millet olma bilinci

Yazının Devamı

Martti Ahtisaari akrabamız olur

16 Ekim 2008

Bu yılki Nobel Barış Ödülü “çeşitli kıtalarda ve 30 yıldan fazla bir zamandır uluslararası anlaşmazlıkları çözme uğruna verdiği çabalardan ötürü” Finlandiya eski Devlet Başkanı Martti Ahtisaari’ye verildi. Martti Ahtisaari aslında biz Türkler’e hısım olur evlilik yoluyla. Nasıl mı?
Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Naskali’nin eşi Esko Naskali, Ahtisaari’nin kuzeni. Esko’nun babannesi Maria ile Martti’nin anneannesi Tyyne bugün Rusya Federasyonu sınırları içinde kalan Viipuri’de doğmuşlar. 1944’te Rus işgali sırasında evlerini yakarak, bir daha geri dönmemek üzere ailece Viipuri’den Finlandiya’ya kaçmışlar. Kocalar o sırada savaşta. Maria ve Tyyne Kronen kucaklarında çocukları atlamışlar bisiklet tepesine ve hareket eden son Büyük Finlandiya Ekspresi’ni yakalamışlar.
Finlandiya’ya varınca ayrı yönlere gitmişler. Esko’nun babannesi Tamperie’ye yerleşmiş, Martti’nin anneannesi ise Kuopia’ya. Aradan yıllar geçti, Martti Ahtisaari Finlandiya’ya devlet başkanı oldu, Esko Naskali, Türk Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunuyla evlendi.
Martti Ahtisaari aslında tarihçi. Tarih öğretmeniyken dışişlerine giriyor. Birleşmiş Milletler’de ilk önemli görevi

Yazının Devamı

Birkaç günde Yunan adaları kılavuzu

9 Ekim 2008

Bayram tatilinde Türkiye’de gerçek bir orta sınıfın oluştuğuna karar verdim. Sanki tüm Türkiye Yunan adalarında tatildeydi. Yer, gök, otel, meyhane, gemi, uçak, sokak Türk doluydu. Türkçe, Yunancadan sonra ikinci dildi. Ee tabii Bodrum’da üç gün geçireceğinize, aynı paraya adalarda tam bir hafta kalıyorsanız ne duruyorsunuz? Üstelik adalararası deniz tam bir otoyol gibi vızır vızır gemiler; yavaşı, hızlısı, denize yakın uçanı, her limanda duranı sadece 15-18 euro’ya bir adadan diğerine kapıp götürüyorlar. Hele bir de 18 kişilik pervaneli uçaklar var ki sevimli mi sevimli. Oyuncak gibi. Gideceğiniz adanın uzaklığına göre tek yön gidiş 60-125 euro arasında değişiyor. Uyarayım, uçak korkunuz varsa siz yine de deniz yolunu seçin. 
Kos’u küçümsemeyin
1922’ye kadar 400 küsur yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun olan Ege’nin Oniki Ada’sı aslında adını 12 tane olmasından değil, o zamanki yönetim şeklinden alıyor. Türkiye’nin Ege şehirleriyle burun buruna Girit’le

Yazının Devamı

Hem Dot, hem Bilsar - Dotbilsarda

2 Ekim 2008

Selman Bilal ve Süha Bilal kardeşler  “Bil’s” i yaratanlar. Hani şu bembeyaz uzun kollu gömlekler askılardan sıra sıra  sarkarlar vitrinde ya işte o  Bil’s gömlekleri. Eskiden Nişantaşı Karakolu’nun sokağından Beymen’e giderken birinci katta showroomları vardı.
Beymen o sokağa resmen el koydu. Yan yana üç binayı birden aldı. Bil’s de taşındı gitti, Tepebaşı’na. İşte şimdi o Tepebaşı binası aynı zamanda Dot Tiyatrosu’nun bu sezonluk tiyatro sahnesi olacak.
Dot Tiyatrosu da İstiklal Caddesi’nin imzalı apartmanı Mısır’da avant-gard oyunlar sahneye koyan, sahnesi değişik, koltuğu değişik  siyah-beyaz bir tiyatro. Sahne ile izleyici o kadar iç içe ki, siz de kendinizi oyunun içinde hissediyorsunuz bir anda. Selman Bilal baştan beri Dot’a destek çıkıyor.
Bernaylafem aradı, Selman Bilal’in evine çağırdı, Arnavutköy’e. Dot’la Bilsar (Bilal Kardeşlerin şirketi) bu yeni projeyi anlatacaklarmış.
Akşam akşam Arnavutköy’ün dimdik merdivenlerini söylene söylene çıktım. Aman Allahım

Yazının Devamı