Peki şimdi ne olacak ?

6 Ocak 2013

2013’e uçan arabalarla girmedik ama teknolojideki yenilikler her gün şaşırtıyor. Yeni bir teknolojik bilezik sizi nefes alışınıza kadar gün boyu izliyor, eyeXam servisi ile de kendi göz muayenenizi kendiniz yapabiliyorsunuz

Hediye aldık, toplandık, kutladık, 3, 2, 1... Artık tarih 6/1/2013. Peki şimdi ne olacak? Uçan arabalar nerede kaldı? Her sene geliyor diyorlar hâlâ çıkmadı, sıkıldık trafikten... Peki hani “dünyanın sonu” diyorlardı? Bu sene de gelmedi işte dünyanın sonu, bir şekilde devam etmeliyiz o zaman. 2013 senesinin gelmesiyle yeni trendler ve gelecek ile ilgili planlamalar başladı New York’ta. Dijital dünyanın kalbi sayılan New York, yeni trendleri açıklıyor.

Kişisel ekosistem

Günlük kullanımımızdaki cihazlar gitgide bize fiziksel olarak yakınlaşmaya başladı farkındaysanız. Peki daha da yakınlaşacak desem... Cep telefonunuzu şarja takıp yatağınıza koymaktan da öte, belki de cep telefonunuz kolunuza bağlı gezeceksiniz... Teknoloji fiziksel olarak inceliyor, artık her şey kağıt inceliğinde. Hatta belki de teninizin içinde...
Windows’un yarattığı Future Concept videoları bunların bir örneği... İleride teknolojinin nasıl olacağını anlatan bu video

Yazının Devamı

Hediye mi? Yine mi?

30 Aralık 2012

Büyük bir heyecanla beklenen “dünyanın sonu” gelmeyince New York’lular bu kez de
yeni bir son için telaşlanmaya, hazırlanmaya başladı.
2012’nin sonu...
Bu hazırlık daha heyecanlı. Hediye alışveriş heyecanı bütün New York’u sardı. Bir sürü arkadaş, akraba, sevgili, dost, çok hediye, çok para...
New York’u büyük bir alışveriş merkezi olarak tanımlayabiliriz aslında, çok büyük bir alışveriş merkezi. Her yerde mağaza, her yerde hediye... Seçim yapmak zor, çok zor...

Hediye alışverişi telaşı tüm New York’u sardı. Koca şehir sanki büyük bir alışveriş merkezi

Yazının Devamı

Ve son...

23 Aralık 2012

New York sokaklarında bu hafta biraz daha hızlılık, biraz daha fazla alışveriş, biraz daha fazla içki tüketimi, biraz daha fazla aşk, biraz daha fazla “Evet” vardı

Neden herkes bu kadar mutlu dediğimde, “Ee haftaya dünyanın sonu geliyor, az vaktimiz kaldı, yiyelim, içelim... Çikolata ister misin? Artık şişmanlamak çok umrumda değil“ yanıtı geldi. “Dünyanın sonu geldi üzüleyim” diyen yok.
Aslında buna inanmayanların da ne olur ne olmaz diye ertelenenleri, yasaklananları yapmak için bahaneleri hazır: “Dünyanın sonu geldi, 21.12.2012, felaket.”
Çeşitli astronomik saflaşmalar, Maya takviminin sona ermesi sonucunda 21.12.12’de Dünyanın sonu gelecek kehanetini öne sürüyordu.
Ama gelmedi.
Şu son zamanlarda NewYork’lular yaşadıkları kasırgalardan sonra bunun artık gerçek olduğuna inanmışlardı. Ve sonunda NASA (Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) ABD’lileri sakinleştirmek için bu hafta bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Soru ve yanıttan oluşan bu açıklamayı kendi internet sitelerinde yayınlayan NASA, “dünyanın sonu gelecek mi gerçekten?” sorusundan bıkmış gibiydi sanki. “Bunu sormak için bizi rahatsız etmeyin” diyorlardı biraz da.

Yazının Devamı

Ah bir zengin olsam...

16 Aralık 2012

New York’lular kazanırlarsa başlarına gelecek olandan habersiz 500 milyon dolarlık ikramiyenin peşinde...

New York’lusunuz. Bir sabah uyandınız, diğer sabahlar gibi duşunuzu aldınız, giyindiniz, gününüzden nefret ederek evden çıktınız.
Metroya doğru yürüdünüz, işinizi düşünmeye başladınız. İşinizi sevmiyorsunuz, işiniz de sizi... Yarın patronunuz sizi işten çıkaracak, bunu biliyorsunuz ama yapacak bir şey yok... Her şeye rağmen işe gitmeliydiniz... Yaşam pahalıydı..
New York’tan da sıkılmıştınız... Kalabalık üstünüze üstünüze geliyordu... Paranız yoktu, ödemeniz çoktu... Siz hiç mutlu değildiniz... Hiç.
Metrodan indiniz, kahvenizi aldınız, bir de gazete almak istediniz... Sizden daha mutsuzların, daha şanssızların olup olmadığını görmeliydiniz... Birden piyango biletlerini fark ettiniz... O sırada içinizden bir ses “Al” dedi, siz de bir piyango bileti satın aldınız.
İşte hikaye şimdi ve burada başlayacak... Çünkü piyango size çıktı, tam 500 milyon dolar...Artık yaşamınız değişti. Tadını çıkarın. İyi günler.

Yazının Devamı

Beklenmedik tanışmalar

9 Aralık 2012

New York’ta beklenmedik tanışmalar yepyeni olaylara vesile oluyor. Sanat ve eğlence, moda ve engellilik, tasarım ve hastaneler yan yana geldiğinde nelerin olabileceğini hiç düşündünüz mü?

New York’ta her gün beklemediğiniz biriyle tanışabilir, beklemediğiniz bir an yaşayabilirsiniz. Bu da sizin yaşamınızdaki değişimin başlangıcı olabilir. Yeni bir işe girebilirsiniz, çok para kazanabilirsiniz, hatta aşık bile olabilirsiniz.
Peki daha önce birbiriyle hiç karşılaşmamış, birbirinden çok farklı iki şey tanışırsa nasıl bir tablo ortaya çıkar ?

Moda ile engel
Moda her zaman güzel giyinmek demek değil. Değil mi?
Modayı daha önce kimse engellilerle tanıştırmamış. Tanıştırınca ortaya çıkan Flex-Foot Cheetah, karbon fiberle yapılmış bir çift protez bacak... Bu tanışıklık birçok engellinin hayatını değiştirdi. İlk olarak da sporcuların... Bu ürün sayesinde birçok atlet kariyerlerine devam edebildi.

Yazının Devamı

İndirim yüzde kaç?

2 Aralık 2012

Siyah Cuma 147 milyon kişi günü alışverişe çıkıyor. Çılgınlık. Kaos...

Ekonomi, işsizlik, harcama, dolar, iş gücü, daha çok iş, daha çok alışveriş... Daha çok alışveriş.
Bu çemberin sürekli dönmesini gerekliliğini çok önceden anlamış olan ekonomist Keynes ve Amerika Birleşik Devletleri, her zaman harcamayı yüksek tutup alışverişi destekler, artması içinde çalışır...
Peki bu çemberi döndürmek için ne yapmak gerekiyor? Daha doğrusu bu bize nasıl yansıyor? Elbette indirimle.
New York‘ta her caddede, her sokakta, her vitrinde karşınıza yüzde 5, 10, 20, 30 rakamları çıkar... Bu rakamlar indirim oranlarıdır ve amaç alıcıyı mağazaya sokup aslında indirimsiz ürünleri satın aldırmaktır.
Bir ürün almak niyetiyle girersiniz mağazaya fakat çıkarken bir de bakmışsınız eliniz kolunuz doludur... Birden fazla hem de çok fazla ürün satın almışsınızdır.

Yazının Devamı

Tek parça New York

25 Kasım 2012

Önce Kasırga Sandy, sonra kar fırtınası, ardından gelen sıcak hava ve tam arkasından seçimler... Kasırganın verdiği zarar nedeniyle evlerini değiştirenler, çalışmayan metroların, sıkışan trafiğin kızdırdığı yolcular, politikayı protesto edenler... New York’ta sinirler iyice gerildi. Peki, bu gerginlikle nasıl savaşıyor New York’lular?

New Yorklular “Kentsel Oyun Alanları” yaratmışlar. Bu alanlar oyunlarda buluşturuyor sinirlileri, kızgınları, öfkelileri... Oyun alanlarının vazgeçilmezi her yıl yapılan yastık savaşları... Yastığını kapan Washington Square Park’a akın ediyor. Yastıklar atılıyor, parçalanıyor... Kahkahalar, çığlıklar, uçuşan tüyler... Sadece yastık savaşı değil, sandalye kapmaca, saklambaç da oynanıyor kentsel oyun alanlarında..
Kim katılmaz ki? Birbirinize zarar vermeden savaşabileceğiniz bir alan, kazananı olmayan bir oyun... İster patronunu, ister arkadaşını getir, amaç toplu gerilim atmak, rahatlamak.
Saat 17.00 dediğinizde herkes elinde bir yoga minderiyle sokaklarda
Kentsel oyun alanları herkes için uygun olmayabilir ama daha bireysel olarak yapılan gerilim atıcı etkinlikler de var. Hatta artık bunlar gerçek bir New York’lu olmanın parçası bile

Yazının Devamı

Gözlem, kayıt ve kullanım

18 Kasım 2012

Güvenlik kameraları ile elde edilen verilere ne oluyor? Toplumun özgürlüğünü kısıtlama dışında bir sorun çözüyor mu? Tehditle sağlanan caydırıcılık, adli olayların soruşturulmasında görüntü kullanımı dışında bu gözetleme ne işe yarıyor?

Mahkumlar kuledeki gardiyan tarafından gözetlenme korkusu içinde...

Güvenlik kameraları Amerika Birleşik Devletleri’nin her kentinin hemen hemen her caddesine her sokağına yerleştirilmiş... Gezintiye çıkan, alışveriş yapan, işine, evine elinde kahvesiyle yetişmeye çalışan büyük küçük herkes güvenlik kamerasına takılıyor. Gözetlemek de
ABD’nin en güçlü olduğu yanlarından biri.
Peki bu verilere ne oluyor? Gerçekten birileri oturup görüntüleri tek tek izliyor mu? Sadece sorun yaşandığında mı kayıtlar değerlendiriyor? Yoksa toplumu yasadışı işler yapmaktan alıkoymak için planlanan bir strateji mi?
18’inci yüzyıl sonlarında İngiliz filozof ve toplumsal kuramcı Jeremy Bentham tarafından tasarlanmış Panoptikon işte böyle bir stratejiye örnek. Panoptikon bir hapishane tasarımı... Hücreler daire şeklinde bir kulenin etrafında dizili. Hücredeki mahkumlar kuledeki gardiyan tarafından gözetlenme

Yazının Devamı